Van Gölü’nün kuzey kıyısında, Bitlis iline bağlı bir ilçe olan Adilcevaz, tarihi geçmişiyle Doğu Anadolu’nun en köklü yerleşim yerlerinden biri. Yapılan arkeolojik kazılar ve bölgedeki tarihi yapılar, ilçenin geçmişinin M.Ö. 2000’li yıllara, hatta Urartulara kadar uzandığını gösteriyor. Urartu Krallığı döneminde önemli bir yerleşim merkezi olan Adilcevaz, Urartuların Van Gölü çevresinde inşa ettiği kale ve sulama sistemleriyle iz bırakmış. İlçenin doğusunda yer alan Kef Kalesi, Urartular dönemine ait önemli kalıntılardan biri olarak biliniyor.
Bölge, Urartulardan sonra sırasıyla Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından yönetildi. Selçuklular döneminde inşa edilen tarihi Ulu Cami ve sahil kıyısındaki mezar taşları, İslamî döneme ait izleri günümüze taşıyor. Osmanlı döneminde sancak merkezi olan Adilcevaz, hem idari hem de ticari olarak gelişmiş bir yerleşim yeri hâline geldi. Bugün Adilcevaz, hem tarihî zenginliği hem de doğal güzellikleriyle bölgenin kültürel ve turistik değerlerinden biri olarak varlığını sürdürüyor. Van Gölü kıyısındaki konumu, Nemrut Dağı’na yakınlığı ve tarihi yapılarıyla dikkat çeken ilçe, tarihle doğanın iç içe geçtiği nadir coğrafyalardan biri olma özelliğini koruyor.
PEKİ, ADİLCEVAZ İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Yaygın kabul gören görüşe göre ‘Adilcevaz’ ismi, Arapça ve Farsça kökenli iki kelimenin birleşiminden oluşuyor. Arapça ‘Adil’ kelimesi ‘adaletli, hakkaniyetli’ anlamına gelirken, Farsça ‘Cevaz’ kelimesi ‘izin, geçit, ruhsat’ anlamlarını taşıyor. Bu yaklaşıma göre Adilcevaz, ‘adaletli geçit’ ya da ‘izinli yol’ gibi anlamlar içeriyor. Ancak bu anlam, daha çok halk anlatılarına dayalı bir yorum olarak değerlendiriliyor. Osmanlı arşiv belgelerinde ilçenin adı zaman zaman ‘Cevaz’ ya da ‘Ecilcevaz’ gibi farklı biçimlerde geçiyor. Bu da bölge adının zamanla evrildiğini ve bugünkü halini aldığını gösteriyor. Bazı araştırmacılar, ‘Cevaz’ ifadesinin bölgenin daha eski bir ismi olduğunu, ‘Adil’ unsurunun ise sonradan eklendiğini öne sürüyor. Bir diğer görüş ise, ismin Selçuklu ya da Eyyubi döneminde bölgede etkin olmuş bir ‘Adil Bey’ ya da ‘Adil’ isimli bir komutan ile ilişkilendirildiği yönünde. Yerleşimin bu kişiye atfen ‘Adil’in Cevazı’ olarak adlandırıldığı ve zamanla bu ifadenin bugünkü biçimini aldığı düşünülüyor.