Uzman Sosyolog Funda Alpaslan Talay, ekonomik belirsizliklerin yalnızca piyasalardaki dalgalanmalarla sınırlı olmadığını belirterek, bu sürecin bireylerin gündelik yaşamını ve toplumun genel ruh hâlini köklü biçimde etkilediğini söyledi. Talay, ekonomik belirsizliğin duygusal, ilişkisel ve zihinsel düzeyde yaygın etkiler ürettiğine dikkat çekti.

Ekonomik koşullardaki kırılganlığa ilişkin değerlendirmelerde bulunan Talay, şu ifadeleri kullandı:
“Ekonomik belirsizlik, yalnızca piyasalara ilişkin geçici bir dalgalanma ya da makro göstergelerdeki teknik bir oynaklık değildir. Bu belirsizlik, bireylerin gündelik hayatlarını kurma biçimlerini, duygusal dengelerini ve gelecek algılarını doğrudan etkileyen yapısal bir toplumsal olgudur. Gelir güvencesinin zayıflaması, istihdamın süreksizleşmesi ve temel ihtiyaçlara erişimin her an kesintiye uğrayabilecek bir hâl alması, insanların geleceği tahayyül etme kapasitelerini ciddi biçimde daraltmaktadır. Bu daralma ise toplumsal ruh hâlinde yaygın bir kaygı, güvensizlik ve tükenmişlik hissi olarak görünür hâle gelmektedir.”

Sosyolog Funda

‘BİREYLER KENDİ HAYATLARININ KRİZ YÖNETİCİSİ HALİNE GELİYOR’
Sosyolojik açıdan ekonomik belirsizliğin, riskin bireyselleştirilmesi süreciyle birlikte ilerlediğini vurgulayan Talay, “Refahın kamusal olarak paylaşıldığı ve riskin kolektif mekanizmalarla yönetildiği modellerin zayıflamasıyla birlikte, bireyler adeta kendi hayatlarının kriz yöneticisi hâline getirilmektedir. Özellikle emek piyasasında güvencesiz koşullarda çalışan ya da çalışamayan kesimler için bu durum, süreklilik arz eden bir endişe üretmektedir. Kaygı artık geçici bir ruh hâli olmaktan çıkmakta; toplumsal olarak paylaşılan, normalleşen ve hatta kuşaklar arası aktarılan bir deneyime dönüşmektedir” dedi.

‘GELECEK PLANLANABİLİR OLMAKTAN ÇIKIYOR’
Ekonomik belirsizliklerin zaman algısını da dönüştürdüğüne işaret eden Talay, “Gelecek planlanabilir bir alan olmaktan uzaklaştıkça bireyler ‘şimdi’ye sıkışmaktadır. Bu sıkışma hâli, uzun vadeli hedeflerin yerini kısa vadeli hayatta kalma stratejilerine bırakmasına yol açıyor. Eğitim, kariyer, aile kurma ya da emeklilik gibi yaşamın temel alanlarında beliren bu belirsizlik, bireylerin yaşam anlatılarını parçalı, kesintili ve süreksiz hâle getiriyor” ifadelerini kullandı.

‘TOPLUMSAL BAĞLAR TEMKİN ÜZERİNDEN KURULUYOR’
Ekonomik baskıların toplumsal ilişkileri de dönüştürdüğünü belirten Talay, dayanışma ve rekabetin aynı anda güçlendiğine dikkat çekti. Talay, bu süreci şöyle değerlendirdi: “Bu süreçte bir yandan dayanışma pratiklerinin güçlendiğini görüyoruz; ancak diğer yandan rekabet, içe kapanma ve mesafe koyma eğilimleri de belirginleşiyor. Ekonomik baskı, insanların empati kapasitesini zorluyor. Bireyler kendi kırılganlıklarını yönetmeye odaklandıkça, kamusal alandaki ortak duygulanımlar zayıflıyor. Böylece toplumsal bağlar, güven üzerinden değil, temkin ve ihtiyat üzerinden yeniden kuruluyor.”

‘RAKAMLARIN ÖTESİNE GEÇMEK GEREKİYOR’
Ekonomik belirsizliklerin toplumun kendini algılama biçimini yeniden ürettiğini vurgulayan Talay,
“Ekonomik belirsizlik yalnızca maddi koşulları değil, toplumun kendini nasıl gördüğünü, umutla mı yoksa kaygıyla mı hareket ettiğini de belirler. Umut, kaygı ve dayanıklılık arasındaki denge sürekli olarak yeniden müzakere edilmektedir. Bu nedenle ekonomik belirsizlikleri anlamak, yalnızca rakamlara ve istatistiklere bakmakla mümkün değildir. Bireylerin gündelik deneyimlerinde, duygularında ve ilişkilerinde ortaya çıkan sosyolojik izleri görünür kılmak gerekir. Toplumsal ruh hâli, ekonominin arka planında kalan edilgen bir sonuç değil; doğrudan bu belirsizlik sisteminin ürettiği ve yeniden kurduğu aktif bir toplumsal durumdur” diye konuştu.

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER