Tunceli’nin en eski yerleşimlerinden biri olan Çemişgezek, binlerce yıllık geçmişiyle tarih sahnesinde önemli bir yere sahip. Munzur Dağları’nın eteklerinde, Peri Suyu kıyısında konumlanan ilçe, doğal coğrafyasının sunduğu avantajlarla tarih boyunca birçok medeniyetin ilgisini çekti. Arkeolojik bulgular, ilçenin M.Ö. 2000’li yıllardan itibaren yerleşim yeri olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Bölgede ilk örgütlü siyasal yapı, Urartu Krallığı döneminde şekillendi. Urartular, özellikle Doğu Anadolu’daki birçok kale ve yerleşimi kontrol altına alırken, Çemişgezek'in bulunduğu alanı da askeri ve idari merkez olarak kullandı. Daha sonraki dönemlerde Medler ve Persler bölgeye egemen oldu. Perslerin ardından Büyük İskender’in doğu seferleri sırasında bölge kısa süreli olarak Makedon hâkimiyetine girdi. Ardından Roma ve Bizans İmparatorlukları bölgeyi hâkimiyetleri altına aldı. Bu dönemlerde Çemişgezek, doğu ile batı arasındaki geçiş noktalarından biri olarak dikkat çekti.
1071 Malazgirt Zaferi sonrasında bölge, Türk akınlarına sahne oldu. Selçuklular döneminde Çemişgezek, Harput merkezli beyliklerin kontrolüne girdi. Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayıflamasıyla birlikte bölge Artuklular ve Mengücekler gibi yerel Türk beyliklerinin egemenliğine geçti. 15. yüzyıl başlarında ise Akkoyunluların hâkimiyetinde kalan Çemişgezek, 1473 Otlukbeli Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı. Osmanlı arşiv belgelerinde ‘Çemişgezek Sancağı’ olarak geçen ilçe, uzun süre Erzurum ve Diyarbekir eyaletlerine bağlı bir sancak merkezi olarak idari önem taşıdı. Bu dönemde hem askeri hem ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı bölgede medreseler, camiler, hanlar ve köprüler inşa edildi. 16. yüzyıla ait tahrir defterlerinde Çemişgezek’te hem Sünni hem Alevi toplulukların yaşadığı, zengin bir kültürel ve etnik mozaiğin bulunduğu görüldü. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ilçe statüsünü koruyan Çemişgezek, önce Elazığ’a, daha sonra Tunceli’ye bağlandı. 20. yüzyıl boyunca kırsal göçün etkisiyle nüfusu azalan ilçe, son yıllarda kültür turizmi ve doğa sporlarına elverişli yapısıyla yeniden ilgi görmeye başladı. Peri Suyu çevresindeki kamp alanları, trekking parkurları ve tarihi mekânlarıyla doğayla iç içe, sakin bir yaşam sunan bölge, geçmişi gelecekle buluşturmayı sürdürüyor.
PEKİ, ÇEMİŞGEZEK İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Çemişgezek isminin kökeni hakkında farklı görüşler bulunsa da, yaygın kanaate göre bu isim iki parçalı bir yapıya dayanıyor. ‘Çemiş’ kelimesi Zazaca ve Kürtçede ‘dere’ ya da ‘çay’ anlamına gelirken, “Gezek” kelimesinin “geçit” veya “yokuş” anlamında kullanıldığı düşünülüyor. Bu iki kelimenin birleşimiyle oluşan ‘Çemişgezek’ ismi, coğrafi konumuyla da örtüşen bir anlam taşıyor. Bölgenin dağlık yapısı, derin vadileri ve su kaynakları, bu ismin anlamını destekler nitelikte. Bazı kaynaklarda ise ‘Çemiş’in bir aşiret adı olduğu ve ‘Gezek’in bu topluluğun yaşadığı yer anlamında kullanıldığı da öne sürülüyor.




