MEMORİAL Sağlık Grubu Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, 1989 yılında Akdeniz Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra 1995'e kadar İstanbul'da genel cerrahi ihtisası yaptı. 1996- 1999 yılları arasında arasında Amerika, 1999- 2001 yılları arasında ise Avustralya'da kalp- damar cerrahisi, karaciğer, böbrek nakli, pankreas ve karaciğer tümörleri ile ilgili ihtisas yapan Gürkan daha sonra Antalya'ya döndü.
Turizmin başkentinde adını organ nakli ile duyuran Akdeniz Üniversitesi'nde organ nakilleri yapan ekibin içinde bulunan Prof. Dr. Gürkan, “Organ nakli tanıdık bir konuydu. Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu vardı. Ayrıca İstanbul'da ihtisas sırasında, böbrek nakilleri benim hastanemde yapılıyordu. Tüm bunlar ister istemez organ nakline itti beni" diyor.
İhtisas yaptığı damar cerrahisinin organ naklinin temeli olduğunu vurguluyan Alihan Gürkan, "Organ nakli cerrahisi özel ve çok zor bir alandır. Sadece bir genel cerrahın yapabileceği bir cerrahi değildir" şeklinde anlatıyor işin zorluğunu.

ORGAN NAKLİ HEROİC BİR CERRAHİ
Organ nakli cerrahisini 'kahramanlık' olarak tanımlayan Prof. Dr. Gürkan, “Organ nakillerinin duygusal kısmında, kahramanlık var işin içinde. Heroic (kahraman) bir cerrahi" diyor. Organ nakillerinde bitmiş bir yaşama yenisinin verildiğini ve bunun heyecan verici olduğunu da sözlerine ekleyen Gürkan, Akdeniz bölgesinde ilk karaciğer naklini 4 aylık bebeğe yaptıklarını, ardından doku uyumsuz, kan grubu uyumsuz nakiller gerçekleştirdiklerini belirterek sözlerine şöyle devam ediyor:
“Parça karaciğer nakli yaptık. Dünyada ilk defa önemli bir hastalığa Antalya'da yaptığımız nakildi. Özellikli hastaydı. Türkiye'deki yetim karaciğer naklini biz yaptık. Bir başkası karaciğer bağışlarken hastası eks oldu, başka çocuğa getirip taktık o karaciğeri. Ayrıca ilk defa vajenden böbrek çıkardık."
Yaptığı organ nakli sayısının iki bini geçtiğini belirten Prof. Dr. Gürkan, organ naklinin, sayı, nitelik, çeşitlilik anlamında doyuma ulaştığı bir alan olduğunu ekliyor sözlerine.

ÖLEN HASTANIN SEBEBİ HEKİM
Bir hastayı kaybetmenin korkunç bir duygu olduğuna da değinmeden geçmiyor Alihan Gürkan. “Bir mücadeleden yenik çıkıyorsunuz" diye başladığını sözlerini, “Sizin dışınızda değildir. Hasta kalp krizi de geçirse, sizsiniz sebebi. Çünkü doğru hasta seçmemişsinizdir. Bunun sorumluluğunu başkasına yüklemek anlamlı değil. Talihsizlikler yok mu? Var. Ama şunu düşünmek lazım, bu ölümlerle karşılaşılacak. Bu kaçınılmaz. Cerrahi multidisipliner bir yaklaşımdır. Siz allame-i cihan olun, iyi bir yoğun bakım yoksa, sonuç kötü olacaktır" şeklinde noktalıyor.

TÜMÖR CERRAHİSİ ORGAN NAKLİ KADAR ZOR
Son iki yıldır kanser cerrahisi yaptığını anlatan Prof. Dr. Gürkan, Memorial Sağlık Grubu Antalya Hastanesi olarak artık bir referans merkezi olarak çalıştıklarını söyledi. Gürkan, “Organ nakli yaparken de karaciğer ve safra yolları ve pankreas tümörlerinin çoğunluğunu yapıyordum. Benim tanınırlığımın organ naklinin hem heroic, hem magazinsel, hem daha çok duyulan kısmından olduğu için, sanki o işler geçmişimde yokmuş gibiydi. Oysa vardı. Ciddi mesai oluşturuyordu" şeklinde konuştu.

KANSER CERRAHİSİNDE KAPALI YÖNTEM
Kanser cerrahisinde artık kapalı ameliyat yaptıklarını, hiçbir kalın bağırsak kanserini açmadıklarını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Gürkan, “Geçmişimde 700 böbreği kapalı yöntemle çıkarmışlık var. Bunun getirdiği deneyimi, kanser cerrahisine yansıtıyoruz. Organ naklini bırakıp, kanser cerrahisine dönmek yok. Benimki, birbiri ile at başı giden iki cerrahiden birinden vazgeçmek" diyor.

KARIN ZARINA YAYILIM 'YOLUN SONU' İDİ
Kanser cerrahisinde en önemli konularından birinin karın zarına yayılan tümörler olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Gürkan, “15 yıl önce karın zarına yayılım yolun sonu sayılıyordu. İş bitti sanılıyordu. 'Eve götürün, ne yerse yesin'di. Şimdi böyle değil. Özellikle kalın bağırsak kanserlerinde çok çok iyi sonuçlar alıyoruz. Bir umut bu. Ama realistik bir umut. Umut tacirliği şeklinde değil. Karın zarını çıkarıyoruz. Yayılmış bütün organları çıkarıyoruz sonra da dökülmüş küçük hücreler için ameliyat sırasında sıcak kemoterapi veriyoruz. Türkiye'nin her yerinden hastalarımız var. Bir tek kolunuz kuvvetli olursa, bu olamaz. Entegre yapıdan kaynaklanıyor. Bizim şansımız kanserin tedavisinde yer alan bütün disiplinlerde güçlüyüz" diye konuştu.İNŞAAT İŞÇİLİĞİNDEN FARKI YOK

48 yaşında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gürkan, bir cerrahın iyi koşullarda 75 yaşında kadar ameliyat yapabildiğini söylerken, ABD'den de örnekler veriyor. Bir cerrah için en büyük riskin ellerini kullanamamak olduğuna dikkat çeken Gürkan, “Sağlıklı ve dinç olmak zorundasın. Cerrahinin inşaat işçiliğinden farkı yok. Sigara içmiyorum. İçki konusunda sosyal içiciyim. Kiloma dikkat ediyorum. Zaman olursa, sabahları yürüyüş yapıyorum. Her akşam 10.30'da yatarım. Sabah 6'da uyanırım" derken, 65 yaşına kadar ameliyat yapabilmeyi istiyor.

TANRI'NIN GÜCÜNÜ ARKAMA ALARAK GİRERİM
Bir cerrahın hangi duygularla ameliyata girdiği şeklindeki soruya ise ilginç yanıt veriyor Prof. Dr. Gürkan. Diyor ki, “Şöyle bir argümanım vardır. Bizler Tanrı'nın ameliyathanedeki elleriyiz. O yaşamasını isterse, biz yaşatırız. O yaşatmak istemezse, bizim işimiz de çok yolunda gitmez. Tanrı'nın gücünü arkamıza alarak yaparız. Mutlaka ve mutlaka Tanrı'nın desteğine ihtiyacımız olduğu zamanlarda O'na yakarışımız olur. Sonuçta hepimiz inançlı insanlarız. Ve evrensel bir gücün varlığına inanıyoruz. Elbette dua ederiz. Onun desteğine isteriz. Ama olabildiğince de onun bize verdiği aklı kullarız."

AMELİYATHANE BİR İBADETHANE GİBİDİR
Ameliyathanenin tıpkı bir ibadethane olduğunu söyleyen Alihan Gürkan, ameliyathanenin bir disiplini, ritüeli olduğunu, orada adeta bir orkestranın bulunduğunu anlatıyor. “Oradaki her insan önemlidir. Herkes çok önemli bir iş yapar. Ve bunun bilincinde yapar işini" diyen Prof. Dr. Gürkan, “Bazen sevdiğimiz sanatçıları dinliyoruz. Gerekirse biz 'Dım Dım Yar' da dinliyoruz ameliyathanede. Zaman zaman genç insanlara takılırım. Uzun soluklu ameliyatlarımızda fıkra anlattığımız dönem de vardır, bağırıp çağırdığımız dönem de vardır. Bir potporidir bu" diyor.

ÖLÜM VE YAŞAM ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ
Mesleğinin ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgide olması nedeniyle hayatı nasıl algıladığı sorusuna ise Prof. Dr. Gürkan, bir örnek vererek anlatıyor duygularını:
“Hem yarını hem anı yaşıyorum. Yarını yaşamak zorundasınız. Bir ailenin babasısınız, sizinle çalışan ve güvenen insanlar var. Hercai bir yaşam mümkün değil. Carpe diem yaşayamazsınız. Aynı zamanda da her anınızdan keyif almalısınız. Bir pazar sabah çok erken kalktım, atladım motosiklete, hastaneye gittim. Büyük ve sıkıntılı ameliyat yaptığımız bir hasta vardı. Yoğun bakımdaydı. Ona bakarken bir ses duydum. 'Alihan hocamı burada?' diye. O tarafa gittim. Çok genç bir hasta. Tümör vardı. Biz açtığımızda yayılmıştı. Yaşam beklentisi çok az olan bir hasta. Bana dedi ki, 'Bu ekmeği yiyorum ama bu ekmeğin tadını alamıyorum. Tedaviler bitince ekmeğin tadını alabilecek miyim?' Hayat felsefemiz çok basit olmalı. Ekmeğin tadını alabiliyor musunuz? Buna şükredin. Ölüm, yaşamımızın göbeğinde. Bunun için de her anımla keyif almaya çalışıyorum. Bunu yaparken insanları kırmadan yapmaya çalışıyorum."
MOTOSİKLET EN BÜYÜK HOBİSİ
Prof. Dr. Alihan Gürkan'ı rahatlatan unsurlar ise düzgün aile yapısı ve arkadaş grubunun olması. Mevcut stresi atmak için motosiklete yöneldiğini, 4 yıldan bu yana hekimlerden oluşan arkadaşlarıyla gezilere çıktığını anlatıyor. Gelecek yıl Mayıs ayında aynı grupla motosikletlerle Yunanistan'a gideceklerini, Adriyatik kıyılarını dolaşacaklarını heyecanla anlatan Gürkan, motosiklet tutkusunun insana son derece yüksek bir özgürlük ve özgüven duygusu yaşattığını söylüyor. Amatör denizci ehliyeti sahibi Prof. Dr. Gürkan, en büyük dileğini ise "İnşallah elim ayağım tutarken, emekli olursam bir gün, motosikletin yerini alabilecek tek şey tekne olacaktır" şeklinde aktarıyor. 12 yaşında kızı Sanem'den sözederken sevgisi gözlerinden okunuyor Prof. Dr. Gürkan'ın. Sözlerini, "Muhteşem ailem ve dostlarım var. Şanslı bir adamım. Bu işte iyi bir yere geldiğimi düşünüyorum. Sanem, hekim olur mu olmaz mı bilmiyorum ama bu işlere ilgi duyuyor" diye noktalıyor.