Güneş, kızıl bir ışıltıyla Kekova'nın sularına doğarken, Tersane Koyu sessizce uyanıyor her sabah. Demre'nin kucağında gizemli bir cennet, köşe başında bekliyor. Bu koy, zamanın derinliklerine doğru uzanan bir hikayenin baş kahramanı.

GEMİCİ EFSANESİ

Gemi ustalarının çekiç sesleri, Tersane Koyu'nda yankılanırken, Likya'nın göğsünden gemiler doğardı eski zamanlarda. Batık Şehrin kalıntıları, kıyı boyunca uzanıyor günümüzde de, eski ihtişamının izlerini taşıyarak. Helenistik mimarinin zarafeti, kayalıkların arasından süzülüyor. Kulenin yükselen gölgesinde, geçmişle günümüz birbirine karışıyor.

Tersane Koyu Tarihi Tas Kemerler

BİR SU ALTI DESTANI

Turkuaz suların altında, başka bir dünya da bulunuyor. Dalış yapanlar, suyun altında bir cennet buluyorlar. Renk renk balıklar, sıra dışı mercanlar ve tarihin sessiz şahitleri, her dalışta yeni bir hikaye anlatıyor. Tersane Koyu'nun suları, maceraperestleri büyülüyor.

Kekova Adası'nın karşısında, suların içinde bir gizem yatıyor. Batık Şehrin su altı harabeleri, geçmişin sırlarını koruyor. Eski bir Bizans Kilisesi'nin kalıntıları, suyun altında hala dimdik duruyor. Tersane Koyu, adeta bir zaman makinesiydi, geçmişi günümüzle buluşturan bir portal.

Tersane Koyu Tarihi Kilise

DOĞANIN SESİ

Kekova'nın eteklerinde, doğanın ezgisi çalıyor. Kuşların cıvıltısı, rüzgarın şarkısıyla dans ediyor. Kayalıkların ardında, yemyeşil ormanlar uzanıyor, doğanın büyüsüne kapılmış gezginlerin yolu açılıyor.

Tersane Koyu, Akdeniz’in gizli bir masalının anahtarlarına sahip. Tarihin derinliklerinde kaybolan gemilerin, su altı dünyasının gizemlerinin ve doğanın büyüsünün hikayesini anlatıyor hala ziyaretçilerine. Bu küçük köşe, Antalya'nın en büyük hazinelerinden biri. Onu ziyaret eden herkes, bir efsanenin parçası olma şansını yakalıyor.

Muhabir: ERENDİZ ÖZKURT/ÖZEL HABER