Türkiye’de zorunlu eğitimi kısaltma tartışmaları yeniden gündeme gelirken, Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk bu adımın çocukların eğitim hakkını daraltacağını, erken yaşta okul terki, çocuk işçiliği ve toplumsal eşitsizlikleri artıracağını belirterek, ‘Gerçek reform eğitimin süresini azaltmakta değil, nitelikli ve eşit bir sistem kurmakta yatıyor’ dedi.
‘SÜREYİ KISALTMAK ÇOCUKLARIN GELECEĞİNİ KARARTIR’
Öztürk, “Türkiye’de 2012’de zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldığında, bu uygulama sadece rakamlara değil, aynı zamanda çocukların hayatlarına da olumlu yansımıştı. Ortaokul bitirme oranları yüzde 55’ten yüzde 69’a yükseldi. Bu, daha fazla çocuğun eğitim sisteminde kalması ve lise eğitimine ulaşabilmesi demekti. Şimdi sürenin düşürülmesi, yıllar içinde elde ettiğimiz bu kazanımları tersine çevirir. Çocuklarımız erken yaşta okuldan kopar, eğitimden uzaklaşır ve geleceğe dair umutlarını kaybeder” dedi.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ VE ERKEN EVLİLİK RİSKİ
Sürenin kısaltılmasının erken okul terkine, çocuk işçiliğinin artmasına ve kız çocuklarının erken yaşta evliliğe zorlanmasına yol açabileceğini belirten Öztürk, “Zorunlu eğitim süresini azaltmak, çocuk işçiliğinin önünü açar. Daha küçük yaşlarda çocuklarımızın tarlada, atölyede ya da kayıt dışı işlerde çalıştırılmasına zemin hazırlar. Ayrıca kız çocuklarımız açısından durum çok daha vahimdir. Eğitimden koparılan kız çocukları erken yaşta evliliğe zorlanır. 1997’de uygulamaya konulan 8 yıllık zorunlu eğitim, evlilik yaşını yükselterek çocuk evliliklerini azaltmıştı. Şimdi tam tersi bir tabloyla karşılaşma riskimiz var. Bu sadece bireylerin değil, toplumun da geleceğini tehdit eder” diye konuştu.
‘DÜNYA EĞİTİMİ UZATIYOR, TÜRKİYE KISALTIYOR’
Öztürk, UNESCO verilerine de dikkat çekerek, “Dünyada genel eğilim, eğitim süresini uzatmak yönünde. Fransa, İngiltere ve Belçika’da zorunlu eğitim 12–13 yıl sürüyor. Hindistan ve Brezilya’da bu süre 15 yıla kadar çıkıyor. Yani gelişmiş ülkeler çocuklarını daha uzun süre eğitimde tutarken, bizde sürenin kısaltılması gündeme getiriliyor. Bu pedagojiden, bilimden tamamen kopuk bir anlayıştır. Türkiye’nin eğitim politikaları çağdaş dünya ile uyumlu hale gelmek yerine, geriye götürülmek isteniyor” ifadelerini kullandı.
Zorunlu eğitimin kısaltılmasının öğrencileri üretim süreçlerine, tarikat-cemaat yapılarına ve kayıt dışı işlere yönlendirme riski taşıdığını söyleyen Öztürk, “Bugün gelişmiş ülkeler çocuklarını erken yaşta üretim alanına sürmek yerine, onları düşünmeye, sorgulamaya ve üretken yurttaşlar olarak yetiştirmeye öncelik vermektedir. Türkiye ise tam tersine, eğitimin süresini kısaltarak itaatkâr bireyler yaratmayı hedefleyen bir çizgiye sürüklenmektedir” dedi.
‘GERÇEK REFORM EĞİTİMDE EŞİTLİKTİR’
Eğitim politikalarının bilimsellikten uzak bir şekilde ideolojik yönlendirmelerle şekillendirildiğini savunan Öztürk, şu uyarıda bulundu: “Gerçek reform, eğitimin süresini kısaltmak değildir. Gerçek reform, eğitimi nitelikli, erişilebilir, laik ve eşit temelde güçlendirmektir. Çocukların geleceğini kısaltılmış bir eğitimle şekillendirmek, onları sorgulamayan, düşünmeyen, sadece itaat eden bireyler haline getirmek demektir. Eğitim bir hak olmaktan çıkıp siyasal mühendisliğin aracı haline getirilmemelidir. Eğer gerçekten demokratik ve çağdaş bir toplum istiyorsak, her çocuğa eşit ve kaliteli bir eğitim sunmak zorundayız.”




