Yüksek enflasyon koşullarında vatandaşın üzerindeki vergi yükünün hafiflemesinin elbette memnuniyet verici olduğunu söyleyen Uysal, “Türkiye’nin gerçek sorunu bir verginin yüksek ya da düşük olması değil, vergi sisteminin adaletsiz ve tutarsız yapısıdır” ifadelerini kullandı. Başkan Uysal, emlak vergisi değer artışının hiçbir ekonomik gerekçe gösterilmeden iki katla sınırlandırılmasını eleştirerek, “Bir taşınmazın piyasa değeri enflasyon nedeniyle 8–10 kat artarken bu artışı yapay biçimde sınırlandırmak, ne mali mantıkla ne de piyasa gerçekleriyle açıklanabilir. Bu, vergiyi değil belediyelerin gelirini hedef alan bir uygulamadır” dedi.
“BELEDİYELERİN GELİRİNİ SİSTEMATİK OLARAK ORTADAN KALDIRIYOR”
Uysal, değer artışının gerçek olmasına rağmen vergi matrahının yapay biçimde düşük tutulmasının, şehirlerin ihtiyaç duyduğu kaynakların sistematik olarak yok edilmesi anlamına geldiğini vurguladı. Motorlu Taşıtlar Vergisi’nden pasaport ve ehliyet harçlarına, kira sözleşmelerinden akaryakıt ve iletişim vergilerine kadar tüm vergi kalemleri artarken yalnızca belediye gelirlerinin düşürülmesinin “mali düzenleme” olarak açıklanamayacağını söyledi. “Türkiye’de doğrudan vergilerin tamamı artarken belediye gelirinin düşürülmesi açık bir siyasi tercihtir” diyen Uysal, düzenlemenin mali, istihdamsal ve yönetimsel açıdan ciddi sonuçlar doğuracağına dikkat çekti.
MALİ SONUÇLAR: BÜTÇELER ERİYOR, YATIRIMLAR DURUYOR
Emlak vergisinin belediyelerin en önemli öz gelir kaynaklarından biri olduğunu hatırlatan Uysal, yeni düzenlemenin, enflasyon karşısında eriyen bütçeleri daha da zayıflatacağını, yatırım programlarının büyük oranda daralacağını, devam eden projeleri riske atacağını ve belediyeleri finansal açıdan kırılgan hale getireceğini belirtti. Uysal Bu durumun, ilçe belediyelerinin görevlerini yerine getiremez hale gelmesine yol açacak “yapısal bir tahribat” olduğunu ifade etti.

İSTİHDAM KAYIPLARI KAPIDA
Belediyeler ve iştiraklerinin kamu hizmeti üretimi ve istihdamda önemli bir paya sahip olduğunu söyleyen Başkan ümit Uysal, gelirlerdeki bu keskin düşüşün zorunlu kadro daralmalarına, belediye şirketlerinde iş hacmi kaybına, buna bağlı yaygın istihdam kayıplarına yol açacağını dile getirdi. Ümit Uysal “Bu yalnızca belediye çalışanlarını değil, hizmet alan tüm kent sakinlerini etkileyecek bir yerel hizmet krizi demektir” ifadelerini kullandı.
“MERKEZİ YÖNETİME BAĞIMLILIĞI ARTIRAN BİR KUŞATMA”
Uysal, belediye kaynaklarının ekonomik temelden yoksun şekilde daraltılmasının, yerel yönetimleri merkezi yönetime bağımlı hale getiren bir idari kuşatma olduğunu söyledi. Bunun sadece muhalefet belediyelerini değil, iktidara mensup belediyeleri de aynı ölçüde etkileyeceğini vurguladı. “Türkiye’nin hiçbir belediyesi bu kadar ağır bir mali baskı altında ayakta kalamaz” diyen Uysal, yerel hizmetlerin sürdürülebilirliği için mali çerçevenin ortak akılla yeniden oluşturulması gerektiğini belirtti.
Genel kamu iktidarının, ülkeyi derin ekonomik krize sürükleyen politikalarının mali yükünü ilçe belediyelerinin sırtına yüklemeye çalıştığını savunan Uysal, muhalefet partilerinin bu sürece destek vermesini de “kamu yararını tehdit eden popülist siyasetin geldiği noktanın üzücü bir göstergesi” olarak nitelendirdi.




