Antalya Ekspres Gazetesi'nden Güven Güneş'in haberinde göre; 16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü kapsamında Antalya’da bir araya gelen İmece Kadın Dayanışma Derneği Temsilciliği üyeleri, ev içi emekçilerin yasal haklardan dışlanmasına tepki gösterdi. Antep’te çalıştığı evin yedinci katından düşerek hayatını kaybeden ev işçisi Eylem Sefi’nin ismiyle konuşmasına başlayan Nazire Terzi, yaşanan ölümlerin “iş cinayeti” olduğunu vurguladı. 14 yıl önce kabul edilen ILO C189 Sözleşmesi’nin Türkiye’de hâlâ imzalanmamış olmasına tepki gösteren Terzi, "Ev işi iştir, ev işçisi işçidir" diyerek sendika olarak hak mücadelesini sürdüreceklerini dile getirdi.
TERZİ: KARARLIYIZ HAKLARIMIZI ALACAĞIZ
Türkiye'de ev işçilerinin yaklaşık 1 milyonluk bir kesimi oluşturmasına rağmen hâlâ İş Kanunu kapsamı dışında tutulduğu ifade eden İmece Kadın Dayanışma Derneği Antalya Temsilciliği üyelerinden Nazire Terzi, 10 günden az çalışanların sigorta hakkının elinden alındığına ifade ederken, bu yasal ayrımın kaldırılması talep etti. Göçmen ev işçilerinin maruz kaldığı hak ihlalleri, barınma koşulları ve şiddet karşısında hiçbir koruma sağlanmaması da eleştiren Terzi, dijital platformlar üzerinden kayıt dışı ve güvencesiz biçimde çalıştırıldığını ve bu alanda da acil düzenlemeler yapılması gerektiği ifade etti. Çalışma Bakanlığı'na ve İş Teftiş Kurulu'na suç duyurusunda bulunduklarını ve, ILO C189’un derhal imzalanmasını ve uygulanmasını talep ettiklerini dile getiren Terzi sözlerine, “Sözlerime, Antep'te çalışırken 7. kattan düşerek yaşamını yitiren 44 yaşındaki ev işçisi Eylem Sefi'yi saygıyla anarak başlamak istiyorum. Kaza değil İş Cinayetidir, sorumlular hesap vermelidir. İmece Ev İşçileri Sendikası olarak Eylem Sefi'nin ailesinin ve sevenlerinin acısını paylaşıyor, dayanışma duygularımızla başsağlığı diliyoruz. Bugün, 16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü. Ev işçileri olarak temizlik yapıyor, çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakıyoruz. Hayatın çarkı dönsün diye sevdiklerinize bakıyor, evlerinizi temizliyor, hayatı yeniden üretiyoruz. Bakım emeğimiz olmasaydı evde, işte yaşam sürdürülemez olurdu.Bunun için, dünyada 70 milyona yakın ev işçisi var. Türkiye'de ise tahminimize göre 1 milyona yakın ev işçisi var. Ancak bugüne kadar ev işçilerinin yasal hakları tanınmadı, kötü çalışma koşulları ile karşı karşıya olmaya devam ediyoruz. Ev işçilerine insan onuruna yakışır iş istemek için bugün burada ve dünyanın pek çok yerinde ev işçileri olarak sesimizi yükseltiyoruz. Kararlıyız, haklarımızı alacağız” ifadelerini kullandı.
'ÜLKEMİZ İÇİN UTANÇ TABLOSUDUR'
“Varlık-yokluk mücadelesi vererek buraya geldik” diyen Terzi, “Bundan 14 yıl önce mücadelemizle, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 100. oturumunda, ev işinin iş, ev işçisinin işçi olduğu ilan edildi. 16 Haziran 2011'de yasal çerçeveye alınarak emeğimiz gün ışığına çıkmış oldu. Bu, ev işçileri için tarihi bir kazanım olmuştur. Birleşerek bu hakkı kazandık. Dünya Ev İşçileri Günümüz kutlu olsun. Yaşasın ev işçilerinin birleşik mücadelesi ve örgütleri. Aradan 14 yıl geçmesine rağmen, ILO C189 sözleşmesini bugüne kadar sadece 40 ülke imzaladı, bu durum mücadelemizin ne kadar zorluklarla dolu olduğunun bir göstergesidir. ILOC189'u imzalayan ülkeler arasında Türkiye'nin olmaması ise utanç vericidir. Yıllardır ev işçileri olarak kampanyalar yapıyoruz, Ankara'ya birçok kez gittik. Bu süre boyunca Çalışma Bakanlığı'na imzalarımızı ve dosyalarımızı sunduk. Ev işçilerinin taleplerine kulak veren milletvekilleri tarafından çok sayıda önerge ve kanun teklifi verilmesini sağladık. Her yıl Ankara'da ev içi emekle ilgili paneller, konferanslar düzenleniyor. Hepsine katılıyoruz ve neden ILOC189'un imzalanması ve uygulanması gerektiğini anlatıyoruz. Sorunlarımızı ve taleplerimiz bilinmesine rağmen bu güne kadar sonuç alınamaması kabul edilemez. Soruyoruz; Ankara, ILO C189’un imzalanması ve uygulanması için ne bekliyor? Çalışma Bakanlığı'ndan bir an önce ILOC189 konusuna adım atmasını bekliyoruz” diye konuştu.
ILO C189 OLMAZSA OLMAZDIR.
Terzi, “Çünkü bu sözleşme, ev işçilerinin işçi olduğunu ilan ediyor ve temel haklarını güvence altına alıyor. Sosyal güvence, insanca çalışma koşulları, taciz ve şiddete karşı yasal koruma getiriyor. Elbette bu sözleşme imzalandığında, kağıt üstünde kalmayarak uygulamaya da geçilmesi önemlidir. İmzalanmasını ve aynı zamanda uygulanmasını istiyoruz. Bizler, ev işçilerinin İş Yasası kapsamı dışında tutulmasını kabul etmiyoruz. Bu bir ayrımcılıktır. Ev işçileri 4857 sayılı İş Yasası’na alınsın. 1 gün de çalışsak, 10 gün de çalışsak işçiyiz. Ev işçileri olarak; 10 günden az çalışan ev işçilerinin sigorta hakkını elinden alan, 10 gün ayrımı getiren yasanın yürürlükten kaldırılmasını istiyoruz. Ev işçilerine güvenceli çalışma koşulları sağlansın ve denetlensin. Kayıtlı çalışmanın önündeki fiili ve hukuki engeller kaldırılsın. Sigorta işlemleri kolaylaştırılsın ve teşvik edilsin. İş yerlerinde ayrımcılık, şiddet ve tacize karşı, yatılı ev işçilerinin kötü barınma koşullarına karşı önlem alınsın. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın, sosyal yardım adı altında yoksulluk testinden geçirilen hanelerde, engelli ve yaşlı yakınlarına bakan ev emekçilerine asgari ücretin dahi altında ödeme yapması; bu kişilerin sigorta ve emeklilik hakkından mahrum bırakılması kabul edilemez. Sosyal devletin sorumluluğunda olan bakım yükümlülüğünün, hiçbir güvence olmadan kadınların sırtına yüklenmesi açık bir eşitsizlik ve sömürüdür. Bakım hizmetleri bir iştir. Sigorta, emeklilik gibi temel haklar tanınmalı, yaşanabilir bir ücret sağlanmalıdır. Kamu kreşleri ve bakım merkezleri açılması cinsiyetçi iş bölümüne karşı ve ev emekçilerinin seçeneksiz bırakılmaması bakımından önemli bir politika olacaktır. Ev emekçilerine emeklilik hakkı tanınmalı, sosyal güvenlik kapsamına alınarak güvenceli çalışma koşulları sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.
BAKANLIK HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
“Yasalardan mahrumluk, denetimsizlik ve cezasızlık politikaları iş cinayetlerini artırmakta, taciz ve şiddeti beslemektedir” diyen Terzi, “ Başlarken de saygıyla andık, Eylem Sefi’ iş cinayetinde yaşamını yitirdi, haber değeri bile yok. İş güvenliği önlemi alınmadığı, denetim yapılmadığı için hayatan kopartılan ev işçilerinin hesabını sorulmalıdır. Buradan Çalışma Bakanlığı’na, İş Teftiş Kurulu’na suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu kaza, kader, fıtrat değil, iş cinayetidir. Biz, iş cinayetlerinden Çalışma Bakanlığı’nın doğrudan sorumlu olduğunun herkes tarafından bilinmesini istiyoruz. Önlenmesi, denetlenmesi ve cezasızlık politikalarının sona erdirilmesi için adım atılmamasında bakanlığın tercihleri etkili olmaktadır. Çalışma Bakanlığı bir an önce ILO C189’un imzalanması ve uygulanması için sorumluluk almalıdır. İş cinayetlerini durdurmak için sorumluluk almalıdır. Eylem Sefi’ler ölmesin. Sesimizi duyun. Göçmen ev işçileri en ağır şartlarda çalışıyor. Göçmen ev işçilerinin çalışma koşulları hâlâ kapalı kutu olmaya devam ediyor. Yatılı ev işçiliği alanında yaşanan ihlallerin görmezden gelinmesi kabul edilemez. İş cinayetinde yaşamını yitirdiklerinde soruşturmaya dahi gerek duyulmadan cenazeleri ülkelerine gönderiliyor. Vatandaşı oldukları ülkeler bile göçmen ev işçilerine sahip çıkmıyor, hak aramıyor, hesap sormuyor. Pasaportlarına el konulması, iş yerlerinde taciz ve şiddete karşı korunmamaları, acil durumlarda başvurabilecekleri merkezlerin olmaması, pasaport ve çalışma izinlerine yaşam haklarından ve sağlıklarından daha fazla değer verilmesi büyük bir sorundur. Kadın, göçmen ve işçi olmak; üçlü bir baskıya dönüşüyor. Göçmen ev işçilerinin haklarının tanınmasını, çalışma ve barınma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz” sözlerine yer verdi.
EV İŞÇİLERİNE YÖNELİK SÖMÜRÜYE HAYIR DİYORUZ
“Armut gibi dijital platformlar üzerinden iş bularak çalışan ev işçileri, bu sistemin pervasız sömürüsüne maruz kalıyor. Ev işçileri köle değildir” diyen Terzi, “İşveren yükümlülüklerini yerine getirmeyen, sigorta ve sosyal güvence gibi temel işçi hakları konusunda sorumlu tutulmayan dijital platform işletmeleri, sanal güvencesizlik fabrikalarına dönüşmüş durumda. Dijital platformlar ev hizmetlerinde çalışan emekçileri pervasızca sömürmektedir. Emeğin yıllar içinde kazandığı hakları yok sayarak, işçileri güvencesizliğe mahkûm eden bu platformlarda çalışma sistemine hayır diyoruz. Ev işçileri işçidir. Sosyal güvence, iş güvenliği ve temel haklar istisna değil, haktır. Teknolojik yenilikler, işçilerin aleyhine düzenlenemez. Dijital platformlar, işçilerin haklarını hiçe sayarak çalışmayı normalleştiremez. Teknolojik yeniliklerle ilgili alan işçilerden yana düzenlenmeli, dijital platform ve aracı kurum sömürüsüne son verilmelidir. Aracı kurum hizmetleri, kâr amacı gütmeyen kooperatifler ve yerel yönetimler tarafından üstlenilmelidir. Bizler, İmece Ev İşçileri Sendikası olarak buradayız. Taleplerimiz açık ve nettir: Ev içi emeğimizin, bakım emeğinin değeri tanınsın. Saygı görmek istiyoruz. ILO 189 No’lu Sözleşme derhal imzalansın ve uygulansın.
10 gün ayrımı getiren yasa kaldırılsın, ev işçileri İş Kanunu kapsamına alınsın. Göçmen ev işçilerinin hakları tanınsın, şiddete ve sömürüye karşı yasal koruma sağlansın. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından bakım hizmeti karşılığında “Sosyal Yardım” verilen ev emekçilerinin koşulları iyileştirilsin, sigortalı, güvenceli, insana yakışır çalışma koşulları sağlansın. Kamu kreşleri ve bakım merkezlerinin sayısı artırılsın. Dijital platform işçilerinin hakları korunsun, bu alan emekçiden yana düzenlensin. İş yerlerinde şiddete karşı ILO C190 sözleşmesi imzalansın, uygulansın. İstanbul sözleşmesine dönülsün. Denetimsizlik ve cezasızlık politikasına son verilsin. Ev işi iştir, ev işçisi işçidir. ILO C189 imzalanana, uygulanana kadar; haklarımızı alana kadar susmayacağız. Yaşasın ev işçilerinin örgütlü mücadelesi” sözlerini sonlandırdı.