Antalya Ekspres Gazetesi'nden Selim Çelik'in haberine göre, Faizlerdeki genel düşüş trendine rağmen, enflasyonda düşüş henüz vatandaşa yansımadı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akdeniz Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Şükrü Erdem, faizlerin düşmesinin beklendiğini ancak bunun tek başına ekonomik sorunları çözmeye yeterli olmadığını vurguladı. Doç. Dr. Erdem, “Merkez Bankası önümüzdeki dönemlerde faizi düşürecek. Bu zaten beklenen bir durum. Hem ekonomi çevrelerinde hem de halkta böyle bir beklenti var. Faiz düşüşü kararı, önümüzdeki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantılarında alınacaktır. Yani faiz indirimi sürpriz olmaz” ifadelerini kullandı. Türkiye’de uygulanan faiz politikasının, dövizi Türkiye’ye çekmek için hayata geçirildiğini belirten Şükrü Erdem, “Döviz bazında yüzde 35 oranlarında faiz verdiğinizde, bu yabancı fonlar için çok büyük bir getiri anlamına geliyor. Hatta bu, dünyadaki en yüksek getirilerden biri sayılabilir. Dolayısıyla yüksek faizin bir iki puan düşürülmesi çok fazla anlam ifade etmiyor. Dünyada faiz genellikle talebi azaltmak için düşürülür. Ancak Türkiye’de dövizi içeri çekmek amacıyla, yani döviz krizini engellemek için böyle bir faiz politikası uygulanıyor. Başarılı olunup olunmadığına vatandaş karar verir” dedi.
KISA VADELİ ÇÖZÜMLER
Faiz uygulamalarının kısa vadeli sonuçlar için yapıldığının altını çizen Erdem, “Bu tür uygulamalar günü kurtarmaya yönelik politikalardır. Enflasyonu düşürmede etkili olmadığını ya da sınırlı etkili olduğunu ne yazık ki tecrübe ettik. Türkiye’de enflasyonun faize çok duyarlı olmadığını görüyoruz. Bu tür politikalar uzun vadede Türkiye’yi değiştirecek, sorunları kökten çözecek, ekonomiyi toparlayacak türde görünmüyor” dedi.
GARİP BİR TALEP ARTIŞI VAR
Tüketim talebinin devam ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Mehmet Şükrü Erdem, “Talep hâlâ devam ediyor. Kredi kısıtlamalarına rağmen talebin sürmesi nedeniyle enflasyon düşmüyor. Konut kredisi, ihtiyaç kredisi gibi bireysel krediler belki kısıtlanıyor ama özel sektöre verilen kredileri yeterince kısıtlayamıyorlar. Görünen o ki, orada çok büyük bir istek söz konusu. Bir bakıyorsunuz ‘nefes kredisi’, bir bakıyorsunuz başka bir isimle KOBİ paketlerine erişim sağlanıyor. Garip bir talep artışı var. Bu kadar yoksullaşmaya, alım gücü kaybına rağmen, ilginç bir şekilde talep artıyor. Bunun temel nedeni gelir adaletsizliğidir. Merkez Bankası’nın bu durumu biraz daha incelemesi gerekir ama şu ana kadar bu konuya pek girmiyor” dedi. ‘Enflasyon başka, pahalılık başka şeydir. Pahalılık, fiyatların gelir düzeyinize göre yüksek olmasıdır’ diyen Erdem, “Enflasyon ise fiyatların sürekli olarak artmasıdır. Türkiye’deki asıl problem şudur: Diyelim ki enflasyonu sıfırladık, pahalılık bitecek mi? Hayır, bitmeyecek. Zaten şu anda enflasyon sebebiyle pahalılık had safhada. Pahalılığın bitmesi için maaşlı çalışanların aylık gelirlerinin artırılması gerekir ki, bir ürün ya da hizmetin fiyatı, aylık gelire göre makul bir seviyeye insin. Ancak maaşlara zam yapınca da çeşitli sebeplerle enflasyon tekrar artacak mı? Bu döngüden nasıl çıkacağız?” diye konuştu. ‘Dolayısıyla Türkiye’de enflasyon ile pahalılık farklı sorunlardır. Önce pahalılığı azaltmaya odaklanmak gerekir’ diyen Erdem, sözlerini, “Peki, pahalılık nasıl düşer? Enflasyonu bir kenara bırakın. Enflasyon yüzde 0 olsa ne olacak? Zaten fiyatlar oldukça yüksek. Pahalılığı düşürmenin yolu maliyetleri azaltmaktan geçer. Girdiler üzerindeki vergileri düşürmek, maliyetleri azaltmak için bir adımdır. Verimliliği artırmak da pahalılığı düşüren bir diğer etkendir. Verimlilik artışı için ya rekabeti artıracaksınız ya da daha az verimli olanları piyasadan çıkaracaksınız. O zaman verimlilik artar. Türkiye’de enflasyondan önce konuşulması gereken konular bunlardır. Önce bu meselelere eğilmek gerekir ki vatandaşın ekonomisini düzeltmek için doğru yerden adım atılsın. Yani Türkiye’de yüksek maliyetleri düşürecek bir politika gereklidir” ifadeleri ile sonlandırdı.





