Sosyal medya fenomenliği, dışarıdan bakıldığında ışıltılı bir yaşam tarzı gibi görünse de, bu dijital dünyanın perde arkasında ciddi psikolojik riskler barındırıyor. Uzman Psikolog Anıl Yıldız, fenomenlerin sürekli üretim baskısı, kamuoyu gözetimi, dijital onay arayışı ve mahremiyet kaybı gibi unsurlar nedeniyle tükenmişlik, anksiyete ve özdeğer sorunları yaşadığını belirtiyor. Araştırmalar da sosyal medya kullanıcıları arasında fenomenlerin, ortalama kullanıcıya kıyasla daha yüksek stres ve yalnızlık düzeylerine sahip olduğunu gösteriyor.

Fenomenlerin takipçi baskısı, üretim zorunluluğu, mahremiyet kaybı ve dijital bağımlılıkla mücadele ettiğini vurgulayan Yıldız, “Sosyal medya fenomenlerinin psikolojisi üzerine düşündüğümüzde, aslında birçok kişinin farkında bile olmadığı çok yoğun bir baskı ve sorumlulukla karşı karşıya olduklarını görebiliriz. Bu kişiler her gün milyonlarca insanın karşısına çıkıyor, her paylaşımda on binlerce yorum alıyorlar ve bu durum zamanla kişinin ruhsal bütünlüğünü tehdit eden bir yapıya dönüşebiliyor” ifadelerini kullandı.

‘HER HAREKETLERİ İZLENİYOR, HER SÖZLERİ YORUMLANIYOR’
Fenomenlerin her an takipçi ve kamuoyu baskısıyla yaşadığını vurgulayan Yıldız, şu ifadelere yer verdi; “Sosyal medya fenomenleri sürekli olarak takipçileri ve genel halk tarafından izlenir. Yani sadece bir arkadaş grubu ya da tanıdıkları değil, geniş bir kitle onların yaşamlarını dikkatle takip eder. Attıkları her adım, söyledikleri her söz, paylaştıkları her fotoğraf ya da video yorumlanır, değerlendirilir, hatta kimi zaman yargılanır. Bu durum, kişinin sürekli olarak göz önünde olma baskısı yaşamasına neden olur. Uzun vadede bu baskı, özgür hareket edememe hissi, sürekli bir kontrol altında olma duygusu ve hata yapma korkusu ile birleşerek ciddi bir stres kaynağı haline gelir.”

Anıl Yıldız-1

‘TAKİPÇİ SAYISIYLA ÖZDEĞER ÖLÇÜLÜYOR’
Sosyal medyada elde edilen sayısal geri bildirimlerin — takipçi sayısı, beğeni, yorum gibi — fenomenlerin özdeğer algısını şekillendirdiğini belirten Yıldız, şöyle konuştu: “Fenomenler zamanla takipçi sayılarına, beğeni oranlarına ve sosyal medya etkileşimlerine göre kendi kimliklerini ve değerlerini inşa etmeye başlıyorlar. Bu da şu anlama geliyor: Beğeni sayısı düştüğünde ya da takipçiler azaldığında kişi, kendini başarısız ya da değersiz hissetmeye başlayabiliyor. Oysa kişinin özdeğeri dış faktörlere bağlı olmamalıdır. Bu yanlış bağlantı, özgüvenin tamamen sosyal medyadaki rakamlara bağlanmasına ve kişinin gerçek hayattaki benlik algısının zedelenmesine neden olabilir.”

‘SÜREKLİ ÜRETİM BASKISI TÜKENMİŞLİK GETİRİYOR’
Fenomenlerin içerik üretme konusunda da ciddi bir baskı altında olduğunu belirten Yıldız, bu baskının uzun vadede tükenmişliğe neden olduğunu söyledi: “Sosyal medya dünyasında görünür olmak için sürekli içerik üretmek gerekiyor. Bu, dışarıdan bakıldığında eğlenceli bir uğraş gibi görülebilir ama aslında çok ciddi bir zihinsel ve duygusal enerji gerektiriyor. Fenomenler, her gün yaratıcı olmak, yeni içerikler bulmak, takipçilerin ilgisini canlı tutmak zorunda hissediyor. Bu durum zamanla tükenmişlik sendromuna neden olabiliyor. Kişi artık üretmekten keyif almıyor, içerik üretimi bir yük haline geliyor ve bu da depresif hislerin başlamasına zemin hazırlıyor.”

‘HER YORUM KAYGI KAYNAĞI OLABİLİYOR’
S
osyal medya fenomenlerinin maruz kaldığı anlık yorumlar ve eleştirilerin ciddi bir dijital anksiyeteye yol açtığını belirten Yıldız, “Her video, her paylaşım birkaç dakika içinde yüzlerce, hatta binlerce yorum alabiliyor. Elbette içlerinde olumlu olanlar da var ama özellikle olumsuz, kırıcı ya da aşağılayıcı yorumlar kişinin zihninde çok daha fazla yer ediyor. Bu durum zamanla kişiyi her paylaşım öncesi tedirgin hale getiriyor. ‘Acaba yanlış mı anlaşılırım?’, ‘Bu paylaşıma kötü yorum gelir mi?’ gibi düşünceler kişide yüksek düzeyde kaygı yaratıyor. Sürekli bu tür düşüncelerle yaşamak, bireyin genel ruh sağlığını olumsuz etkiliyor” dedi.

‘ONAY ARAYIŞI ZAMANLA BAĞIMLILIĞA DÖNÜŞÜYOR’
Fenomenlerin sosyal medyada geçirdikleri zamanın çoğu, dolaylı olarak bir onay arayışının sonucu olduğunu belirten Yıldız, bu durumun psikolojik bağımlılığa dönüşebileceğini söyledi: “Her beğeni, her takip artışı bir ödül gibi algılanıyor. Bu, ilk başta motive edici bir şey gibi görünse de zamanla kişi bu onayı sürekli almak ister hale geliyor. Beğeni azaldığında mutsuzluk, kaygı, hatta öfke gibi duygular devreye giriyor. Bu da sosyal medyaya bağımlılık geliştirmenin en tehlikeli yollarından biri. Onaylanma ihtiyacının dijital dünyaya bu kadar bağlı hale gelmesi, gerçek dünyadaki ilişkilerin de zarar görmesine neden oluyor.”

‘ÖZEL HAYATLAR MAHREMİYETİNİ KAYBEDİYOR’
Fenomenlerin, kişisel sınırlarını korumakta zorlandıklarını ifade eden Yıldız, “Fenomenler zamanla sadece yaptıkları işi değil, özel hayatlarını da paylaşmak zorunda hissediyorlar. Takipçiler onlardan sürekli bir şeyler bekliyor: Ne yedi, kiminle görüştü, nereye gitti? Bu beklenti, kişinin kendi sınırlarını çizmesini zorlaştırıyor. Gizliliğini yitiren birey, bir süre sonra kendine ait olanı kaybettiğini hissedebilir. Bu da ruhsal bir boşluk, huzursuzluk ve bazen kimlik karmaşası yaratabilir” diye konuştu.

‘BAŞARI GEÇİCİ OLABİLİR, BU DA KAYGI YARATIYOR’
Sosyal medya kariyerlerinin geçici doğasına da dikkat çeken Yıldız, fenomenlerin bu nedenle gelecek kaygısı yaşadığını belirterek şunları söyledi: “Birçok sosyal medya fenomeni, bu başarının kalıcı olmadığının farkında. Bir gün ilgiyi üzerine çekse de ertesi gün başka biri trend olabilir. Bu geçicilik, fenomenlerde sürekli ‘ya düşersem, ya unutulursam’ korkusunu doğuruyor. Sürekli izlenme ve dikkat çekme çabası, kişiyi uzun vadede ciddi bir stresin içine sokabiliyor.”

‘HESAPLARIN KAPATILMASI PSİKOLOJİK BİR KORUNMA MEKANİZMASI’
Z
aman zaman fenomenlerin hesaplarını kapatmalarının ya da ara vermelerinin, bir psikolojik korunma refleksi olduğuna dikkat çeken Yıldız, “Bu tür kararlar genellikle dışarıdan ani gibi görünür ama aslında uzun süren bir içsel çöküşün sonucudur. Kişi bazen bu dijital baskıdan uzaklaşmak, zihinsel olarak dinlenmek ister. Sosyal medya dünyasında aktif olmak, dışarıdan göründüğü kadar kolay değil. Bu nedenle hesap kapatmalar ya da dijital detoks kararları, kişinin kendini koruma ve ruhsal sağlığını yeniden inşa etme çabası olarak değerlendirilmelidir” dedi.

‘DESTEK ALMAK VE SINIR KOYMAK ŞART’
Sosyal medya fenomenlerinin psikolojik destek almalarının, yaşam kalitelerini artırmak açısından hayati olduğunu vurgulayan Yıldız şu ifadeleri kullandı: “Bu tip durumların önlenmesi için fenomenlerin hem profesyonel duygusal destek alması hem de sosyal medyayla ilişkilerine sınırlar koyması çok önemli. Bu sınırlar kişinin sağlıklı bir zihin yapısını korumasına yardımcı olur. Sosyal medya bir platformdur ama hayatın tamamı değildir. Bu denge kurulmadığında, kişi gerçek hayattan kopabilir.”

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER