ZİRVENİN SIRLARI
Göğe doğru uzanan yüce dağların kucakladığı bir hazine, Antalya'nın gizemli kıyılarında gizlenmiş. Mnara, zamanın derinliklerinde kaybolmuş ancak ruhu hala dağların zirvesinde yankılanıyor. Doğu Likya'nın kutsal topraklarında, gözlerden uzak, kavurucu güneşin altında, bir zamanlar kendi başına dimdik ayakta duran bir kent. Kemer ilçesi sınırları içinde yer alan antik kent yaklaşık 1500 rakımda Kavak Dağı’nın zirvesinde.
TARİH PERDESİNİN ARDINDA
Hikayesi, karanlık ve gizemli bir perde ardında başlar. Helenistik Dönem'in derinliklerinden yükselen bu kent, zamanla yaşamın izlerini taşıyan bir dantel gibi işlenmiş. Taş duvarların arasında, geçmişin sessiz fısıltıları hala duyuluyor. Her bir taş, bir zamanlar burada yaşamış olanların izlerini taşıyor.
Büyük İskender'in gölgesi, bu topraklarda hala dolaşıyor. Kentle ilgili bilgi kaynağı oldukça kısıtlı olmasına rağmen İskender’in Mnara’yı ele geçirdiği anlaşılıyor ve kenti ele geçiren zaferin yankıları, kayalık tepelerin arasında hala dans ediyor.
TANRILARIN TAPINAĞI
Zirvenin doruğunda, taşların arasına sıkışmış bir tapınak yükseliyor. Tanrıların nefesiyle dolu bu kutsal yer, zamanın testinden geçmiş ve yine de dimdik ayakta duruyor. Mermer sütunlar, geçmişin yankılarını taşıyarak sonsuza kadar uzanıyor. Tapınak, bir zamanlar bereketin ve zaferin simgesi olmuş şimdi ise sadece taşlardan ibaret bir anı. Büyük sarnıçlar, kutsal Heroonlar ve antik tiyatrolar da geçmişin izlerini taşıyor bugüne.
DOĞANIN KUCAĞINDA BİR HAZİNE
Mnara, arkeoloji meraklılarının olduğu kadar doğa yürüyüşçülerinin de hayalini süsleyen bir gezi noktası. Sedir ormanlarının arasında kaybolan yollar, maceraperestleri zirveye doğru yönlendiriyor. Her adım, bir öykünün başlangıcı ve her nefes, kayıp bir zamanın izlerini taşıyor.
Mnara, sadece bir antik kent değil. O, geçmişin bir yansıması, zamanın derinliklerinde kaybolmuş ama ruhu hala yaşayan bir hazine. Her bir taş, bir zamanlar burada yaşamış olanların hikayesini anlatıyor ziyaretçilerine yorulmadan.
