Kütahya’da özel bir engelli bakım merkezinde kalan şizofreni hastası N.K. (41), aynı merkezde farklı odada kalan yatağa bağımlı S.Ç.’nin (47) iki gözünü oydu. Olay sonrası ağır yaralanan S.Ç. tedavi altına alındı. N.K.’nin 10 yıl önce babaannesini baltayla öldürdüğü, Manisa’da ise başka bir kadın hastanın gözlerini diş fırçasıyla oymaya çalıştığı bilgisi edinildi.

Bu tür bir olayın yaşanmasının sadece mağdur açısından değil, eylemi gerçekleştiren birey için de büyük bir travma olduğunu vurgulayan Uzman Psikolog Anıl Yıldız, “Bahsi geçen kişi şizofreni tanısı almış ve geçmişinde benzer şekilde tekrar eden saldırgan davranışlar sergilemiş. Bu bize şunu gösteriyor: Bu birey muhtemelen yoğun psikotik ataklar geçiriyor ve bu ataklar sırasında gerçeklik değerlendirmesi bozuluyor. Yani kişi çevresindeki insanları tehdit olarak algılayabilir, onlara zarar verme davranışı içinde bulunabilir. Aynı zamanda bu davranışları çoğu zaman kendi iradesiyle, bilinçli bir kötülükle yapmıyor. Bu noktada suçlayıcı değil, analiz edici bir yerden yaklaşmak önemli” dedi.

Anıl Yıldız

BU TÜR HASTALAR BAKIMEVİNDE KALMALI MI?
Şizofreni tanılı ve saldırgan davranış geçmişi olan hastaların sıradan bakımevlerinde kalmasının uygun olmadığını belirten Yıldız, “Açık konuşmak gerekirse, hayır. Böyle bireylerin sıradan bir yaşlı bakımevinde ya da düşük güvenlikli psikososyal bakım ortamında bulunmaları uygun değildir. Klinik olarak yüksek riskli olarak tanımladığımız bu tür bireylerin, yüksek güvenlikli psikiyatri servislerinde, birden çok branşın olduğu bir ekiple sürekli gözlem altında ve en önemlisi düzenli tedaviye uyumu zorunlu kılınan bir düzende yaşaması gerekir” ifadelerini kullandı.

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA RİSK VE DAMGALAMA
Toplumda sıklıkla tüm şizofreni hastalarının aynı kefeye konulduğuna dikkat çeken Yıldız, “Toplumda sıkça yapılan bir hata, tüm şizofreni hastalarını aynı kefeye koymak. Oysa şizofreni farklı ruh hallerinin olduğu bir bozukluktur. Kimi birey yıllarca sessiz ve üretken yaşar, kimisi ise yoğun olumsuz düşüncelerle çevreye zarar verebilir. Bu ayrımı yapmamak, hem hastaların damgalanmasına hem de ciddi ihmallere yol açar” diye konuştu.

ŞİZOFRENİ HASTALARINA NASIL YAKLAŞILMALI?
Şiddet geçmişi olan bireylerin değerlendirilmesinde klinik kuralların esnetilemeyeceğini vurgulayan Yıldız şu ifadelere yer verdi; “Bir psikolog olarak yaklaşımım, öncelikle kişinin bireysel öyküsünü anlamaktan geçer. Her bireyin kendi travma geçmişi, tetikleyicileri, başa çıkma mekanizmaları vardır. Ancak şiddet geçmişi olan bireylerde bazı klinik kurallar esnetilemez. Eğer birey kendi sağlığını ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye atıyorsa, kişinin rızası olmasa bile tedavi süreci başlatılmalıdır. Bu hastalar serbest bırakılmak yerine yapılandırılmış, yani sınırların ve kuralların net olduğu ortamlarda kalmalı. Bu hem bireyin içsel kaosunu dengeleyici, hem de toplumun güvenliği açısından önemlidir.”

EMPATİ VE PROFESYONEL SINIRLAR
Şizofreni hastalarına yaklaşımda insani değerlerin korunması gerektiğini ancak gerekli profesyonel sınırların da konması gerektiğini belirten Yıldız, “Şizofreni hastalarının yaşadığı gerçeklik farklıdır. Bu gerçeklik bize saçma ya da korkutucu gelebilir ama onların dünyasıdır. Ancak bu dünyada başkalarına zarar verme eylemleri varsa, bu noktada empatiden ödün vermeden sınırlar koymak gerekir” dedi.

RUH SAĞLIĞI SİSTEMİ VE TOPLUMSAL ALGI
Ülkemizde ruh sağlığı sisteminin özellikle şiddet riski olan bireyler konusunda yeterince organize olmadığını ifade eden Yıldız, “Toplumsal olarak olayı değerlendirirsek, ruh sağlığı sistemi, özellikle şiddet riski olan bireylerde hala yeterince organize değil. Bakımevlerinin, hasta geçmişlerini daha dikkatli incelemesi ve risk yönetimi yapması gerekiyor. Toplum olarak da ruhsal hastalığı olan bireyleri ya masum ve üzgün ya da tehlikeli ve cani olarak etiketleme eğilimindeyiz” diye konuştu.

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER