Antalya Ortak Düşün Meclisi (ANODEM) Mayıs ayı toplantısı gerçekleştirildi. “Küresel Ticaret Savaşları, Dünya ve Türkiye” başlığıyla düzenlenen toplantıya, Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldıran ile Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Gövdere katılarak detaylı sunumlar yaptılar.

Toplantıda ilk sözü alan Prof. Dr. Mustafa Yıldıran, “Ticaret savaşları; ülkelerin gümrük vergileri, ticaret engelleri ve kur ayarlamaları ile birbirleriyle yaptıkları iktisadi mücadele türüne denir. Son olarak ABD Başkanı Trump’ın tüm dünyaya vergi koyduğunu açıklamasıyla kavram yeniden gündeme gelmiştir. Bu kavganın temelleri geçmişe dayansa da esas olarak Çin ile ABD arasındaki çatışma üzerinden yorumlanmalıdır” ifadelerini kullandı.

ÇİN VE ABD ÇATIŞMASI DEVAM EDİYOR
Çin’in de ekonomi ve ticaret alanlarında sahneye çıktığını vurgulayan Yıldıran, “1990’lı yıllardan sonra tek güç konumunda kalan ABD ve Batı Avrupa sermayesi, ucuz iş gücü imkânlarından yararlanmak amacıyla kalkınma arayışındaki Çin ve Doğu Asya ülkelerine sermaye aktardı. Çin, elde ettiği yabancı sermaye avantajı ve aralıksız 30 yıllık büyüme atağı sayesinde dünya ekonomisinin ikinci büyük gücü hâline geldi. Ticaret savaşlarının başlangıcı da Çin’in ticarette güçlenmesi ve elde ettiği kaynakları küresel projelere yatırmasıyla başladı. 2013’te ilan edilen Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile Çin, dünya ekonomisindeki kara ve deniz yollarını kendi merkezinde inşa etmeye başladı. Bu projenin kendine ait kalkınma ve yatırım bankası ile altyapı üreten teknolojik gücü, ABD’de küresel hegemonyanın sona erdiği endişesini doğurdu ve ticaret savaşlarının fitilini ateşledi. Özellikle 2008 krizinden sonra zayıflayan ABD merkezli küresel ekonomik sistemde, Çin daha fazla güçlendi ve ABD etkisinden kurtulmak için yeni önlemler aldı. Bu önlemler, Trump dönemindeki tarife ve vergi engellerinin de gerekçesini oluşturdu” dedi.

“ÇİN KADAR ABD DE ZARAR GÖRECEK”
Yıldıran, “Çin’in oluşturduğu düzenden rahatsız olan Trump yönetimi, 2018’den itibaren Çin’e uygulanan gümrük vergilerini artırarak ve çeşitli engeller koyarak savaşı kızıştırdı. Ancak Çin, buna rağmen dünya genelinde özellikle teknolojik ürünlerde güçlü bir ihracat yapısı kurmayı başardı. Trump’ın ikinci kez savaş açtığı Çin ekonomisi, yalnızca dünyanın üretim üssü değil, aynı zamanda ABD’li küresel şirketlerin de üretim merkezidir. Dolayısıyla Trump’ın uygulayacağı yeni engeller ve vergiler, Çin kadar ABD’ye de zarar verecektir. Bu yeni düzende ABD, diğer ülkelere Çin karşıtı bir tutum sergilemeleri yönünde baskı kurmaktadır. Türkiye açısından ise, şekillenecek yeni dünya ekonomisinde hangi tarafta yer alacağına karar vermek, ekonomik ve siyasi olarak en zor süreçlerden biri olacaktır” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’Yİ DE ETKİLEYECEK”
Mustafa Yıldıran, söz konusu konjonktürde Türkiye’nin de etkilenme ihtimalinin yüksek olduğuna işaret ederek, ““Ticaret savaşları nedeniyle Türkiye’nin ekonomik pozisyonunun yanı sıra siyasi ve askeri sisteminde de değişiklikler olacaktır. Türkiye’de siyasi partiler, üniversiteler ve düşünce kuruluşları, yeni dünya ekonomik sisteminde yerimizin belirlenmesi için daha kapsamlı analizler yapmak zorundadır. Bu değişim, büyük askeri harcamaları da içerdiğinden, dünyadaki yeni ortaklıklar Türkiye’nin geleceğinde güvenlik açısından da dikkate alınmalıdır” diye konuştu.

“SİSTEME MÜDAHALE İSTENMİYOR”
Prof. Dr. Bekir Gövdere ise, sermaye sahibi ülkelerin diğer ülkeler tarafından sistemlerine müdahale edilmesini istemediklerini ifade etti. Gövdere, “1960-1980 arası dönemde ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisi benimsenmişti. Bu strateji ile tüm azgelişmiş ülkelerin kısa sürede kalkınacağı ve gelişmiş ülkelere yaklaşacağı düşünülüyordu. Ancak 1979’da Latin Amerika’da yaşanan dış borç ödeme krizi, ülkelerin dış kaynak bulmasını zorlaştırdı. IMF ve Dünya Bankası, ihracata dönük büyüme stratejisine geçen ülkelere hızla destek sağladı. Bu strateji günümüzde hâlâ uygulanmaktadır. Küresel ekonomiyi yöneten ülkeler ve kurumlar, diğer ülkelerin kendi içlerine odaklanmalarını, büyüme ve kalkınma peşinde koşmalarını, ancak küresel düzene müdahale etmemelerini beklemektedir” dedi.

“BU BİR HEGEMONYA SAVAŞI”
Prof. Dr. Bekir Gövdere sözlerini, “Genel çerçeveden bakıldığında, bu yalnızca bir küresel ticaret savaşı değil; aynı zamanda ABD ile Çin arasında bir hegemonya mücadelesidir ve bu mücadele ticaret üzerinden yürütülmektedir. Çinli yetkililer de, ABD’nin ülkelerinin büyümesini engellemek istediği yönünde açıklamalarda bulunmaktadır. ABD’nin dünya ticaretindeki payı yüzde 15’tir. Geriye kalan yüzde 85’lik ticaretin kurallara uygun yürüyüp yürümeyeceği ise merak konusudur. ABD’nin Güney Kore ve Japonya gibi müttefikleri de ticari konularda ABD’yi yardıma çağırmaktadır. Çin, bir sektörde büyümeye karar verdiğinde 5-10 yıl içinde küresel pazar payını hızla artırabilmektedir. Örneğin, küresel gemi inşaat sektöründeki payını 2006’dan 2013’e yüzde 8’den yaklaşık yüzde 50’ye çıkarmıştır. Küresel ekonomiye ve Türkiye ekonomisine etkileri, ticaret hacminin daralması oranında ortaya çıkacaktır. Ülkeler arası anlaşmaların olup olmayacağı ve Asya’da üretim yapan Batılı firmaların uyum süreçleri, bu etkinin büyüklüğünü belirleyecektir” ifadeleri ile sonlandırdı.

Toplantı, sunumların ardından soru-cevap ve yorum bölümüyle sona erdi.

Muhabir: Selim Çelik