Sahiplenme duygusu belki de içimizdeki aidiyet duygusunun dışa vurumu olarak ortaya çıkıyordur. Kim bilir? Belki de sahiplendiğimiz yerlere ait olma hissi, bizleri daha gözü kara bir hale getirmiştir.

Köpekler genel olarak bu sahiplik durumunu kokularını bırakarak ortaya koyarlar. Milo da mahallesini sahiplenme işini hakkıyla yaptığı için yürüyüşlerimizi, her noktada durup Milo’nun kokusunu bırakmasıyla gerçekleştirirdik.

Koku, duyusu kuvvetli bir histir. Bizi hiç hatırlamadığımız anılara doğru rüzgar gibi savururken ne olduğunu bile anlamayız. Bu yüzden köpeklerin kokuları ile bir yerleri sahiplenmesi bana her zaman mantıklı bir içgüdü olarak gelir.

Milo, kendi içinde aidiyet ve sahiplenme duygusunu çok yüksek yaşayan bir köpekti. Hatta koku bırakma işini o kadar çok abartmıştı ki benim üzerime bile kokusunu bırakmıştı.

Birbirimizin hayatında yeni yeni yer edinirken yıllarca sürecek maceramızın henüz başlarında bir gün, parkta bizim için nefes almak kadar sık gerçekleştirmeye başlayacağımız gezilerimizden birinde Milo, dikkatimin dağınık olmasını fırsat bilmişti.

Ben etrafta başka bir şeye odaklanmışken bir baktım ki Milo, kokusunu ayakkabıma bırakıyordu…

Yemyeşil çimenlikler, kuşlarla çevrilmiş ağaçlar bir yanda dururken Milo’nun sahiplenmek istediği yer benim ayakkabılarım oldu.

Ne olduğunu anlamam beklenenden daha uzun sürdü. Sonunda fark ettiğimde ise Milo’ya gülerek karşılık verip “Önce ben seni sahiplendim, şimdi de sıra sende” dedim. Çünkü tam olarak böyle olmuştu.

Milo ile yakınlaşmamızı sağlayan birçok kilit noktasından biri de bu anımızdı. Milo, beni sahiplenmişti. Bana olan aidiyetini, burası benim yerim dercesine işaretlemişti.

Komik ama anlamı bu anımızda Milo’nun sahiplenme duygusunun güçlülüğünü bir kez daha görmüştüm. Beni başkasından kıskanması, onu bırakıp gittiğimde bana tavır alması… Ve daha birçok hareketi hem beni sahiplenmesi hem de bana aidiyet duyması ile ilgiliydi.

Milo benimle, ait olduğu yerdeydi.