Belgesel kanallarında zaman zaman dünyanın en zor meslekleri ile ilgili programlar yayınlanır.
Ben de çok sevdiğim için fırsat buldukça bu zor mesleklerin gösterildiği yayınları takip etmeye çalışırım.
Vahşi hayvanların bakıcıları da bu belgesellerde vardır, devasa gökdelenlerin camlarını temizleyenler de.
Belgesellerde gösterilen meslekler ciddi anlamda zor ve herkesin yapabileceği işler değiller.
Ancak ben bugün sizlere bu mesleklerden bahsetmeyeceğim.
Çoğu insana göre dünyanın en zor ve en riskli mesleklerinden birisi olan teknik direktörlükten bahsedeceğim.
Dünyanın en zor mesleği mi bilemiyorum ancak en stresli mesleği olduğu kesin.
Çünkü her hafta sınav vermek zorundasınız.
İşte bu durum dünyanın en riskli işi.
Çünkü 3 hafta kazanırsanız kahraman oluyorsunuz, 3 hafta kaybedince en kötü siz…
Ve en küçük başarısızlıkta işsiz kalma riskiniz bulunuyor.
Tüm suç sizin üzerinize yıkılıyor.
İşte bu durum bence dünyanın en büyük stresidir.
Çünkü sahada 90 dakika oynayan, mücadele eden futbolcular olsa da kaybetmenin faturası her zaman futbolcuya değil teknik direktöre çıkıyor.
Elinizde olmayan bir durum yüzünden işsiz kalıyorsunuz.
Türk futbolu da bu anlamda sanırım dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır.
Sabrın olmadığı, teknik direktörlerin skor tabelası ile kıyaslandığı bir ortamda bu kadar çok hoca değişikliği yapan takımın olması sürpriz olmaz.
Ancak aynı hocaların farklı kulüpleri devamlı dolaşıyor olması da eleştirilmesi gereken bir durumdur.
Bu da olmaz.
Ne yazık ki Türkiye’de bunun örneği çok fazla.
Teknik direktörler takım takım geziyor.
Bir yerden ayrılıyor başka bir yere kurtarıcı olarak gidiyor.
Bu sistem değişmek zorunda. Hatta bunun da ötesinde aynı teknik adamların aynı takımları belirli aralıklarla çalıştırdığını bile görüyoruz. Bunu da anlayamıyorum.
Sonuç olarak teknik direktörlerin çalışma şekilleri ile ilgili belirle yaptırımların olması gerekiyor.