Funda Alpaslan Talay, günümüzde giderek artan gelecek kaygısının, bireysel ruh hallerinin ötesine geçerek toplumsal bir soruna dönüştüğünü belirtti. Gelecek kaygısının hayatlarımızın doğal bir parçası haline geldiğine dikkat çeken Talay, toplumsal belirsizlikler, ekonomik krizler ve iklim değişikliği gibi büyük ölçekli sorunların bireysel kaygıları daha da derinleştirdiğini ifade etti.
“GELECEK KAYGISI, BİREYSEL VE TOPLUMSAL BİR YANSIMA”
Gelecek kaygısının sadece kişisel bir his olmadığını, toplumsal eşitsizlikler, artan rekabet baskısı, güvencesizleşen iş hayatı ve hızla değişen normlar gibi faktörlerin bu kaygıyı derinleştirdiğini söyleyen Talay, “Gelecek kaygısı, bireylerin hayatlarının ilerleyen dönemlerine dair duyduğu yoğun endişe, korku ve belirsizlik duygularından kaynaklanmaktadır. Başarabilecek miyim? Hayallerime ulaşabilecek miyim? Sevdiklerimi koruyabilecek miyim? gibi soruların zihinlerde sıkça yankılanmaktadır. Bu kaygı, bireysel bir mesele gibi görünse de, aslında içinde bulunduğumuz sosyal yapının da bir yansımasıdır. Bu kaygı, sadece bizim kişisel hikayemizin değil, aynı zamanda toplumsal yapının, ekonomik dengesizliklerin ve hızla değişen toplumsal normların bir yansımasıdır. Biz sadece kendi geleceklerimizi değil, içinde yaşadığımız toplumun da geleceğini düşünerek kaygı duymaya başlıyoruz” dedi.
‘KONTROLSÜZ BÜYÜRSE ZARARLI OLUR’
Kaygının bazen bireyleri harekete geçirebileceğini ve motive edebileceğini, ancak kontrolsüz şekilde büyüdüğünde yaşam kalitesini düşürüp bireyi köreltme riski taşıdığını vurgulayan Talay, “Gelecek kaygısı, aslında bir yönüyle bizi harekete geçirebilir, bize hareket etme gücü verebilir. Ancak eğer bu kaygı kontrolsüz şekilde büyürse, bizi daraltır ve yaşam kalitemizi olumsuz yönde etkiler. Bu kaygı, bizi sürekli bir belirsizlik içinde bırakır ve sonucunda korkularımızla baş edemez hale geliriz. Kaygı, motive edici bir güç olabilir, fakat bu durum dengede tutulmalı ve abartılmamalıdır” diye konuştu.
‘DUYGULARLA SAĞLIKLI BİR İLETİŞİM KURMAK ÖNEMLİ’
Kaygıyı yok etmeye çalışmak yerine, onu anlamanın önemli olduğuna dikkat çeken Funda Alpaslan Talay şu ifadelere yer verdi; “Yaşadığımız duyguları bastırmak yerine onlarla sağlıklı bir ilişki kurmak, bize güç verir. Kaygıyı yok etmeye çalışmak yerine, onu anlamak çok daha önemli bir adımdır. Kaygı, kendisini hissettiren bir duygu olduğunda, onu bastırmak veya yok saymak bizi daha da güçsüzleştirir. Ancak onu anlamaya çalışarak, ona nasıl yaklaşacağımızı ve ondan nasıl faydalanacağımızı öğrenebiliriz. Kaygıyı anlamak, ona nasıl sağlıklı bir şekilde yaklaşacağımızı ve onunla nasıl barış içinde var olacağımızı öğretir.”
‘KOLEKTİF UMUTLAR KAYGIYI AZALTABİLİR’
Toplumsal iyilik hali ile bireysel iyilik hali arasında güçlü bir bağ olduğunu belirten Talay şöyle konuştu: “Toplum olarak güçsüzleştiğimizde, birey olarak da kırılganlaşırız. Bu yüzden dayanışmak, paylaşmak ve birlikte üretmek, sadece moral değil, aynı zamanda sosyolojik bir ihtiyaçtır. İnsanlar yalnızca bireysel olarak değil, toplumsal olarak da güçlenmelidirler. Bu toplumsal güç, kaygının olumsuz etkilerini hafifletebilir. Bireysel kaygıları azaltmanın en önemli yollarından biri, içinde bulunduğumuz toplumsal yapıyı güçlendirmek, birbirimize destek olmak ve kolektif umutlar üretmektir.”
‘KENDİMİZE ŞEFKATLİ OLMALIYIZ’
Funda Alpaslan Talay, kaygıyı yönetmenin bir diğer önemli yolunun kendimize karşı şefkatli olmak olduğunu belirterek, "Hepimiz zaman zaman kaybolabiliriz. Önemli olan, her seferinde yeniden yönümüzü bulacak cesareti gösterebilmemizdir. Kendimize karşı şefkatli olmak, hem kaygımızı hem de yaşadığımız zorlukları daha sağlıklı bir şekilde yönetmemize yardımcı olur. Kendimize nazik ve sabırlı olmak, bizi yeniden toparlamamızı sağlar. Hepimiz hata yapabiliriz ve kaybolmuş hissedebiliriz, ancak önemli olan yeniden denemek ve ilerlemeye devam edebilme cesaretini gösterebilmektir” dedi.
GELECEK UMUTLA İNŞA EDİLECEK
Geleceğin henüz yaşanmadığını, ancak umut, emek, dayanışma ve sabırla inşa edileceğini ifade eden Talay, “Gelecek kaygısıyla baş etmek ve toplumsal iyilik hâlini oluşturmak, sadece bireysel bir mücadele değil, aynı zamanda kolektif bir çabadır. Hep birlikte geleceği şekillendirebiliriz. Gelecek, henüz yaşanmadı, ancak onu umutla, emekle, dayanışmayla ve sabırla inşa edeceğiz. Bireysel çabalarımızın yanı sıra toplumsal iş birliği ve dayanışma bu sürecin en önemli parçalarıdır” diye konuştu.