Sosyal medyada geniş hayran kitlesine sahip Nihal Candan, 21 Haziran 2025’te anoreksiya nervoza nedeniyle vefat etti. Uzman Psikolog Anıl Yıldız, anoreksiyanın kişinin beden algısı, özgüveni ve sosyal ilişkileri üzerinde derin etkiler bırakan çok katmanlı bir psikolojik sorun olduğunu açıkladı. Yıldız, Anoreksiya nervozanın tedavisinde psikoterapinin önemini vurguladı.

ANOREKSİYA NERVOZA NEDİR?
Anoreksiya nervozanın yalnızca bir yeme bozukluğu olmadığını belirten Uzman Psikolog Anıl Yıldız, “Anoreksiya nervoza, yüzeyde sadece yeme davranışlarındaki düzensizlikler olarak görülse de, aslında çok daha karmaşık ve derin psikolojik süreçlerin sonucudur. Bu hastalık, kişinin kendine dair algısını, özgüvenini, sosyal ilişkilerini ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen çok katmanlı bir psikolojik problemdir. Anoreksiya yaşayan bireylerde, beden ve zihin arasında güçlü bir çatışma yaşanır; bu durum yoğun kaygılar, duygusal dalgalanmalar ve bazen kişilikte belirgin değişikliklere yol açabilir” dedi.

Anıl Yıldız-1

KONTROL İHTİYACI VE KİLO KORKUSU
Anoreksiya nervozanın genellikle kontrol duygusuyla bağlantılı olduğunu ifade eden Yıldız, “Çoğu zaman, anoreksiya nervoza hastaları, yaşamlarındaki karmaşık ve zorlayıcı duygusal ya da çevresel faktörler karşısında kendilerini çaresiz hissederler. Bu çaresizlikle başa çıkabilmek için, kontrolü bedenleri üzerinde sağlamaya çalışırlar. Kilo alma korkusu, sadece fiziksel bir kaygı değil; aynı zamanda kişinin kendini yetersiz, sevilmeyen ya da başarısız hissetmesinden kaynaklanan derin bir psikolojik korkunun dışa vurumudur. Bu nedenle, hastalık, sadece dış görünüşle değil, kişinin iç dünyasındaki karmaşık korkular ve endişelerle de yakından ilgilidir” diye konuştu.

BEDEN ALGISI ÖZGÜVENİ NASIL ETKİLİYOR?
Anoreksiya hastalarının özgüveninin çoğunlukla beden algısına bağlı olduğunu vurgulayan Yıldız, “Bu bireylerde, ne kadar zayıf olurlarsa olsunlar, kendilerini yeterince değerli ve kabul edilir hissetmekte zorluk yaşarlar. Bu algı dışarıdan mantıksız ya da abartılı görünebilir; ancak, içeride bu düşünceler oldukça gerçek ve yoğun duygusal temellere dayanır. Zamanla aynada gördükleri görüntü ile kendi gerçeklik algıları arasında büyük bir kopukluk oluşur ve ne kadar zayıflarlarsa zayıflasınlar, kendilerini asla yeterince ‘ince’ ya da ‘ideal’ bulmazlar. Bu durum, kişinin kendi değerini sürekli sorgulamasına, yoğun bir değersizlik, suçluluk ve kendine zarar verme eğilimlerine yol açar” dedi.

Sosyal ilişkilerde de anoreksiyanın olumsuz etkilerinin görüldüğünü belirten Yıldız şu ifadelere yer verdi; “Anoreksiya hastaları, çevrelerinden gelen endişeli ve müdahaleci tepkilere karşı kendilerini korumak için genellikle sosyal ilişkilerinden çekilirler. Aile ve arkadaşlarının iyi niyetli uyarıları bazen hastaların kendini daha da izole etmesine sebep olur. Bu süreçte kişi, yalnızlaşır, sosyal destekten uzaklaşır ve duygusal olarak izole bir hale gelir. Bu yalnızlık hali, depresyon, anksiyete ve diğer psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkmasına zemin hazırlar ve hastalığın seyrini daha da kötüleştirir.”

PSİKOTERAPİ ANOREKSİYADA KRİTİK ROL OYNUYOR
Anıl Yıldız, anoreksiya tedavisinde psikoterapinin önemine dikkat çekerek, “Anoreksiya tedavisinde sadece yeme davranışlarını düzeltmek yeterli değildir. Terapide, bireyin yeme alışkanlıkları kadar, kendisiyle olan ilişkisi, geçmiş yaşantıları, duygusal ihtiyaçları ve çatışmaları da kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır. Çünkü anoreksiya, yalnızca bedeni değil, aynı zamanda ruhu da aç bırakır ve derin bir içsel boşluğa yol açar. Bu nedenle, gerçek ve kalıcı iyileşme ancak hem fiziksel hem de duygusal açıdan beslenmeyle mümkündür. Psikoterapi, hastaların kendi benliklerini yeniden keşfetmelerine, kendilerine karşı şefkat geliştirmelerine ve yaşamları üzerinde sağlıklı bir kontrol duygusu kazanmalarına olanak tanır” ifadelerini kullandı.

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER