İklim krizi, küresel ısınma, kapıdaki kuraklık tehdidi ve beraberinde getirebileceği kıtlık sorunu uzun süredir tüm dünyanın meselesi. Bu bağlamda sürdürülebilir gelecek için yenilenebilir enerjinin, çevre dostu ürünlerin kullanımı, ekosistemle uyumlu üretim ve geri dönüşüm, insan davranışları oldukça önemli.
Önemsiz gördüğümüz, çoğu zaman üstüne basıp geçtiğimiz ya da görmediğimiz bir yaprak, bir meyve, bir tahta parçası, bir ip, metal, bir kozalak veya çöpe attığımız sıradan bir karton parçası, bir yumurta kolisi nasıl anlamlı ve güzel bir hale gelir?
Geçtiğimiz hafta sonu, Antalya Zeytinpark’ta, Nazan Uzungül Köse’nin Kağıt Heykeller Sergisi vardı. Aynı sergide Hüseyin Köse’nin ve Kazım Durmuş’un doğadan materyallerle yapmış olduğu eserler de yer alıyordu.
Atık malzemelerden şahane eserler yaratılmış, duygular, düşünceler, yaşantılar eserlere işlenmişti. Sanat, yaratıcılık dediğimiz şey, çok başka bir şey. Zevkle gezdik, öğrendik. Emeklerine ve yüreklerine sağlık.
Geri dönüşüm müydü bu? Üstat seslendi yanımdan; “Bu bir geri dönüşüm değil, ileri dönüşüm gibi”. Haklıydı. Atık ve yararsız gördüğümüz pek çok şey tamamen dönüştürülmüş ve yeni, nitelikli, kaliteli birer sanat eseri haline getirilmişti. Bu sergideki eserler gerçekten de bir ileri dönüşümdü.
Toplum üzerinde de uzun süredir bir dönüştürme çabası görülmekte sanki. Peki nereye?
Çevre için kimi zaman mecbur kaldığımız geri dönüşüm, toplum için bir mecburiyet olmadığı gibi değişen ve ileri dönüşen dünya içinde hatalı bir tercihtir bence.
“Eller gider Mersin’e, biz gideriz tersine” bilinen meşhur sözdür. Kâr eden çıkmaz tersine gidende. Bakacaksın ileriye.
Dönüştürülmeye çalışıldığımız dönüşümün nevi bu sebeple çok önemli. Öncelikle vatandaşların ve iktidarı ile muhalefeti ile tüm siyasilerin bu konuda çok iyi düşünmesi gerekir.
İstediğimiz, amaçladığımız, geri dönüşüm değil, daha ötesi, daha iyisi, yani ileri dönüşüm olmalı ve böylesi elzemdir.
Diğer yandan aklımdan çıkmıyor nedense (!) ekonomi. Yeni atanan ekonomi kurmayları izleniyor pür dikkat piyasada. Beklentimiz izlenecek politikaların hem ülke ekonomisinde hem de hanelerde işe yaraması, yaralara merhem olması.
Umarım şu meşhur kara kedi tekerlemesine benzemeyiz.
“Dağ nerde?” diye soranlara, “Yandı bitti kül oldu” demeyiz.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor şu günlerde. İşgücünün ciddi bir oranı da asgari ücretle çalışıyor. Bakalım tespit edilen rakam vatandaşın alım gücünü arttıracak, derdine derman olacak mı? Oran ya da rakamdan ziyade önemli olan nokta bu. Yani cebimizdeki paranın takas değeri.
Herkes için eşit, adil, özgür, sağlıklı ve refah dolu yarınlar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla...