Edirne’nin, Yunanistan sınırında yer alan İpsala, tarihi boyunca askeri, ticari ve tarımsal açıdan kritik bir rol üstlendi. Trakya’nın kadim yerleşimlerinden biri olan ilçe, tarih sahnesine Traklar döneminde çıktı. Antik kaynaklara göre bölgede ilk yerleşim izleri Traklar’a kadar uzanıyor. Roma ve Bizans dönemlerinde önemini koruyan yerleşim, bu dönemlerde Cyzicus veya Psilia isimleriyle anıldı. Bizans döneminde bir kale yerleşimi olarak kullanılan bölge, 14. yüzyılın ortalarında Osmanlı topraklarına katıldı.
Osmanlı döneminde İpsala, Rumeli’ye geçişlerde köprü görevi gören önemli bir üs haline geldi. Başta Kanuni Sultan Süleyman olmak üzere pek çok Osmanlı padişahının sefer güzergâhında yer aldı. İlçe, fetihlerin batıya yöneldiği dönemlerde askeri lojistik açısından stratejik bir konumda bulunuyordu. 19.yüzyılda yaşanan Osmanlı-Rus ve Balkan Savaşları sırasında göç dalgalarının etkisiyle demografik yapısı değişen İpsala, Cumhuriyet döneminde sınır kapısının açılmasıyla birlikte yeniden önem kazandı. Türkiye’nin Avrupa’ya açılan en önemli kapılarından biri olan İpsala Sınır Kapısı, ilçenin ekonomik ve siyasi değerini artırdı. Tarımsal üretimiyle de dikkat çeken ilçe, özellikle çeltik (pirinç) üretiminde Türkiye genelinde üst sıralarda yer alıyor. Meriç Nehri’nin suladığı verimli topraklar sayesinde İpsala, bölge ekonomisine ciddi katkı sağlıyor.
PEKİ, İPSALA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
İpsala isminin kökenine dair farklı görüşler bulunsa da yaygın kanaat, adın Bizans dönemine dayandığı yönünde. İlçenin, Bizans kaynaklarında geçen Psilia ya da Psala adlarından türediği tahmin ediliyor. Bu isimlerin zamanla halk arasında değişime uğrayarak 'İpsala'ya dönüştüğü değerlendiriliyor. Bazı araştırmacılar ise bu adların Grekçe kökenli olduğunu ve 'düzlük' ya da 'ovaya açılan yer' anlamlarına geldiğini belirtiyor. Bu yorum, ilçenin Meriç Nehri çevresinde kurulu geniş ve düz arazisiyle örtüşüyor.





