ANTALYA Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye Koordinasyonu’nun düzenlediği ‘Değişen Dinamiklerde Yeni Bir Yol Haritası Oluşturmak: Suriye’deki Gelişmeler, Türkiye’deki Yansımaları, Feminist Hareketin Acil Gündemi: Laiklik Mücadelesi’ başlıklı çalıştay hakkında bir basın açıklaması yaptı.
Çalıştayda, iki önemli oturum gerçekleştirildi. İlk oturumda, Suriye’deki gelişmelerin kadınlar için ne anlama geldiği tartışıldı. Canan Aydemir Özkara’nın moderatörlüğünde, Hamide Rencüs ve Neval Oğan Balkız’ın sunumlarıyla Suriye’deki durum ele alındı. İkinci oturumda ise feminist hareketin acil gündemi olan laiklik mücadelesi üzerinde duruldu. Bu oturumda, Nezahat Doğan Demiray’ın moderatörlüğünde, Aysun Gezen ve Dilek Bulut’un sunumlarıyla laiklik ve kadın hakları arasındaki ilişki değerlendirildi.
NEOLİBERAL VE SİYASAL İSLAMCI TEHDİTLER
Açıklamada, Suriye’deki gelişmelerin bölgedeki kadınlar üzerindeki etkileri vurgulandı ve neoliberal politikaların yanı sıra siyasal İslamcı uygulamalara karşı dünya genelindeki kadınların birleşik mücadelesine çağrı yapıldı.
Suriye’deki gelişmelerin kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekilen basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Neoliberal ve siyasal İslamcı politikalar ile yaşamlarının her alanı kuşatılmış kadınlar olarak tüm dünyadaki kız kardeşlerimizi bu politika ve baskı rejimlerine, işgallere, emperyalist saldırganlığa karşı mücadeleyi ve Suriye halkları ile dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz!
Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye olarak 17 Ocak 2025 tarihinde gerçekleştirdiğimiz çalıştay ile
‘Suriye halklarına yönelik katliamlara, işgallere ve emperyalist saldırganlığa karşı mücadeleye!’ diyoruz. 8 Aralık 2024’te Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki gruplar Beşar Esad’ın 24 yıllık
yönetiminin sona erdiğini ve muhaliflerin Şam’a girdiklerini ilan ettiler. Yeni Şam yönetiminin
liderliğini ise eski El Kaide üyesi, IŞİD emiri ve El Nusra kurucusu Ebu Muhammed El Colani yeni
adıyla Ahmed eş-Şara’nın yürüteceğini duyurdular. Suriye’de gerçekleşen katliamların başlıca
sorumlularından olan Colani, Batı medyasında bir kahraman edasıyla tanıtılmaya başlandı. Türkiye
dahil Batı ülkeleri yeni yönetim ile resmi devlet temasına geçti, Colani yönetimini meşru bir yönetim
olarak tanıdılar.
Kendilerini ve yeni yönetimlerini emperyalist güçlerin desteğiyle Suriye’yi yeniden inşa
edecek ‘kurtarıcı' olarak tanıtmak isteseler de biz Colani’nin cihatçı örgütü HTŞ’yi on yıllardır
tanıyoruz. İnşa etmek istedikleri selefi cihatçı devletin habercisi Arap Alevilere ve azınlıklara yönelik
başlattıkları saldırılar ve kadın düşmanı söylemleridir. Takım elbisesi ve yeni imajıyla Batı kamuoyuna
tanıtılan Colani’nin kurduğu kabinede şeriat infazcısı Şadi el-Veysi Adalet Bakanı olarak atandı. Yeni
Suriye kabinesinin ilk icraatları; kadın yargıçların artık yargıçlık görevlerine dönemeyecekleri ve
yalnızca ‘kadınlara uygun işlerde’ şeriat hükümlerince çalışabileceklerinin ilanı, eğitim müfredatından
evrimin çıkarılması ve cihadın eklenmesi oldu. 13 yıldır ele geçirdikleri bölgelerde kadınları cinsel
köleliğe zorlayan, kadınları hedef alan fetvalarla hakimiyet kurmaya çalışan cihatçıların Suriye
yönetimini ele geçirmeleri derin bir endişe yaratmaktadır. Aynı zamanda bölgedeki yeraltı ve doğal
kaynakların kasten işgal ve tahrip edilerek Suriye halklarının yaşamı her yönden kuşatılmaya
çalışılmaktadır.”
LAİKLİK MÜCADELESİ VE KADINLARIN GELECEĞİ
Türkiye’deki AK Parti iktidarının politikalarına da değinilen açıklamada; “Yanıbaşımızda selefi cihatçı bir devletin adım adım kuruluyor oluşu elbette siyasal islamcı AKP iktidarının laiklik karşıtı kadın düşmanı neoliberal ve faşizan politikalarını da gün geçtikçe güçlendirecektir. AKP iktidarının ‘Devletin himayesinde, ay yıldızın gölgesinde’ şiarıyla 2025’i aile yılı ilanı, 2025’in kadınlar ve LGBTİ+’lar üzerindeki baskısını gün geçtikçe arttıracağının da ilanıdır.
Bu sebeple coğrafyamızda kadınların emperyalizme ve emperyalizmin en kullanışlı araçlarından
köktendinciliğe karşı birlikte mücadele etmesi yaşamsal öneme sahiptir. Laiklik, bedenlerimiz ve yaşamlarımız üzerindeki kontrolümüzün, halkların kendi kaderlerini tayin haklarının temelidir. Yalnızca bir ilke değil, eşitlik ve özgürlük mücadelemizin olmazsa olmazıdır. Siyasi, hukuki ve toplumsal yaşamda laikliğin kadınların, LGBTİ+’ların, halkların özne olabilmesinin başlıca koşulu olduğunu ve attığımız her adımda yolumuzu aydınlattığını savunuyoruz.
Neoliberal ve siyasal İslamcı politikalar ile yaşamlarının her alanı kuşatılmış kadınlar olarak
tüm dünyadaki kız kardeşlerimizi bu politika ve baskı rejimlerine, işgallere, emperyalist saldırganlığa
karşı mücadeleyi ve Suriye halkları ile dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz!” denildi.