Türkiye, jeolojik yapısında bulunan fay hatları nedeniyle dünyanın en yüksek deprem riski taşıyan ülkeleri arasında yer alıyor. Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alan Türkiye’de birçok şehirde sismik tehdit devam ediyor. Son dönemde yaşanan şiddetli depremler, vatandaşlar arasında panik ve endişeye neden oldu
Orta-yüksek riskli iller arasında bulunan Antalya, 2. derece deprem bölgesi olarak sınıflandırılıyor. Akdeniz açıklarında yaşanan son sarsıntılar da bölge halkının tedirginliğini artırmış durumda. Özellikle deniz merkezli depremler, karadaki yerleşim alanlarında hissedilerek korkuya neden oluyor.
‘FETHİYE-BURDUR FAYI TEHLİKE OLUŞTURUYOR’
Antalya’ya yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunan Fethiye-Burdur fay hattının, şehir için doğrudan bir tehdit oluşturduğunu belirten Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Yüksel Karaman, “Antalya şehir merkezinin içerisinden aktif bir fay hattı geçmiyor gibi görünse de, bu durum riskin olmadığı anlamına gelmez. Antalya'nın yakın çevresinde, özellikle Fethiye-Burdur hattı gibi büyük depremler üretebilecek potansiyele sahip önemli fay hatları bulunmaktadır. Bu fay hatlarının oluşturabileceği sismik hareketlilik, şehir merkezini dolaylı fakat doğrudan etkileyebilecek boyutta sonuçlar doğurabilir” ifadelerini kullandı.
‘DEPREM HAYATIMIZIN BİR GERÇEĞİ’
Türkiye’de günlük olarak onlarca depremin kaydedildiğine dikkat çeken Karaman, “Deprem, ülkemizde her bireyin hayatının bir parçası haline gelmiş olan doğal bir gerçektir. Tıpkı yangın, sel, toprak kayması ve heyelan gibi diğer doğa kaynaklı afetler gibi, deprem de sürekli göz önünde bulundurulması gereken bir risk unsurudur. AFAD ve Kandilli Rasathanesi gibi resmi ve güvenilir kurumlar tarafından her gün ülkemizin farklı bölgelerinde meydana gelen çok sayıda küçük ve orta şiddetli deprem kaydedilmektedir. Bu durum, depremin sürekliliğini ve etkisinin her zaman göz önünde bulundurulması gerektiğini açıkça göstermektedir” dedi.
‘FAY HATLARI SINIR TANIMAZ’
Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Hatları’na dikkat çeken Karaman şu ifadelere yer verdi; “Bu büyük faylar hareket ettirilemeyecek. Fay hatları, sınır tanımayan jeolojik yapılardır ve herhangi bir bölgeyi seçerek zarar vermeye başlamazlar; doğanın kendi döngüsünün ve enerjisinin sonucunda harekete geçerler. Bu yüzden deprem gerçeğini kabullenip, özellikle inşaat mühendisliği, jeoloji ve jeofizik mühendisliği disiplinlerinin iş birliğiyle zemin koşullarına uygun, güvenli yapılar inşa etmek zorundayız. Sadece bina yapmak değil, o binaların zemine uygunluğunu, kullanılan malzemenin kalitesini ve mühendislik hesaplarının doğruluğunu da sürekli olarak denetlemek gerekir.”
‘BİLİNÇLENME VE DENETİM ŞART’
Yapı denetim süreçlerinin titizlikle yürütülmesi gerektiğini belirten Karaman,“Bu süreçlerin, kurumlar tarafından sıkı denetime tabi tutulması ve alanında uzman jeoloji ile jeofizik mühendislerinin aktif olarak sürece dahil edilmesi, toplumun can güvenliğini korumada ve geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemede büyük bir katkı sağlayacaktır” dedi.





