Uzman Sosyolog Funda Alpaslan Talay, Türkiye’de yaşanan depremler, darbeler ve ekonomik krizler gibi toplumsal travmaların, bireylerin devlete, kurumlara ve birbirlerine duyduğu güveni derinden sarstığını belirterek, güvenin yeniden inşası için adil, şeffaf ve vicdani kamu politikalarının gerekliliğine dikkat çekti.
Uzman Sosyolog Talay, “Travmalar, güveni ya pekiştirir ya da tümden yıkar. Eğer kriz anlarında kurumlar etkin, adil ve şeffaf biçimde hareket ederse, toplumsal güveni yeniden inşa etme fırsatı doğar. Ama bizde genelde bu tür krizlerde ya ihmaller ortaya çıkar ya da eşitsiz müdahaleler. İnsanlar, yalnız bırakıldıklarını düşündüklerinde sadece kurumlara değil, birbirlerine olan inançlarını da yitiriyorlar” ifadelerini kullandı.
Toplumsal güvenin yalnızca devlet kurumlarına değil, bireylerin birbirlerine ve geleceğe olan inançlarını da kapsadığını belirten Talay, “Toplumsal güven bireylerin birbirlerine, kurumlara, yargıya, devlete, hatta geleceğe duydukları inancı da kapsar. Ancak yaşanan her büyük travma, bu güven zincirini yeniden sınar. Ve eğer kriz anlarında kamu kurumları etkili, adil ve şeffaf bir şekilde müdahale edemezse, toplumun güven duygusu sadece zedelenmez; yerle bir olur” dedi.
‘YALNIZ BIRAKILMAK TRAVMANIN İKİNCİ KATMANI’
Travmaların yalnızca olay anında değil, sonrasında yaşanan ihmallerle de derinleştiğini vurgulayan Talay, “Yalnız bırakılmak travmanın ikinci katmanı. Toplumsal krizlerde insanlar hem olayın kendisiyle hem de sonrasında yaşanan ihmalle de yüzleşir. Örneğin bir depremde, ilk üç gün yardım ulaşmazsa, insanlar yaşadıkları yıkımın yanı sıra terk edilme hissiyle de baş başa kalır. Bu yalnız bırakılma kurumlara, komşuya, mahalleliye, hatta insana dair güvenin bile çözülmesine neden olur. Dayanışma duygusu, yerini ‘Herkes kendi başının çaresine baksın.’ anlayışına bırakır” şeklinde konuştu.
‘KURUMSAL GÜVENSİZLİK TOPLUMU PARÇALAR’
Darbeler ve ekonomik krizlerin daha çok kurumsal güveni zedelediğini belirten Talay şu ifadelere yer verdi; “Darbeler ve ekonomik krizler ise daha çok kurumsal güveni sarsar. İnsanlar, ‘Kimse hesap vermiyor.’ duygusuna kapıldığında, hukuka ve demokrasiye olan inanç zayıflar. Örneğin yardımlar torpile göre dağıtılırsa, bazı bölgelerin önceliklendirildiği kriz yönetimlerinde halkın adalet duygusu yara alır. Bu da ‘biz’ duygusunu çözer; yerine öfke, ayrışma ve güvensizlik gelir.”
‘GÜVEN, ANCAK BİLİNÇLİ SOSYAL POLİTİKALARLA ONARILABİLİR’
Travma sonrası güvenin yeniden inşa edilebileceğini ancak bunun tesadüflere değil, bilinçli sosyal politikalara bağlı olduğunu belirten Talay, “Travma sonrası güvenin onarılması mümkündür; ama bu, tesadüfler yerine bilinçli sosyal politikalara bağlıdır. Kriz anlarında teknik müdahaleye ihtiyaç olduğu kadar, duygusal ve toplumsal rehabilitasyon da gerekir. Her bireyin önemsendiğini, hiçbir bölgenin unutulmadığını, adaletin tesis edildiğini hissettiren yaklaşımlar ancak güvenin yeniden inşa edilmesini sağlayabilir. Aksi takdirde toplum, ‘unutulanlar’ ve ‘kayrılanlar’ arasında kalıcı fay hatlarıyla bölünür” dedi.
Sosyolog Talay, kamu kurumlarının toplumsal güven açısından taşıdığı önemi şu sözlerle özetledi: “Kurumlar güven verirse insanlar da birbirine güvenir. Kurumlar güçlü ama duyarsızsa, toplum korku üretir. Kurumlar adil ve şeffafsa, toplum umut üretir. Bugün Türkiye’de toplumsal güvenin yeniden yeşermesi için ihtiyaç duyduğumuz şey onarıcı, eşitlikçi ve vicdani bir kamu yaklaşımıdır.”