Mersin, tarih boyunca birçok uygarlığın gözdesi olmuş, topraklarıyla büyüleyen bir şehir. Antik çağlarda ‘Klikya’ olarak anılan bu yer, medeniyetlerin buluşma noktasıydı. Her köşesinde bir hikaye, her taşında bir efsane saklıydı. 1927 yılında Liverpool Üniversitesi’nden bir grup arkeolog, Yumuktepe’de tarihin izlerini keşfetmek için toplandı. Yapılan kazılar Neolitik Dönem’e ait kalıntıları gün yüzüne çıkardı. Tarsus’taki Gözlükule’de de benzer izler bulundu.
Etiler, bir zamanlar bu topraklarda hüküm sürerken Kral Hattuşil’in önderliğinde bir uygarlık inşa edildi. Tarım, sanat ve bilim burada yeşerdi ancak bu huzurlu dönem kısa sürdü. Asur Kralı III. Salomossa, Mersin’i fethederek yeni bir dönemin başlangıcını müjdeledi, ardından Yunanlılar ve sonrasında Büyük İskender bu topraklara adım attılar. Zaman geçtikçe, Mısırlılar ve Romalılar, Mersin’de egemenlik kurdular. Her biri, tarihin sayfalarına yeni bir iz bıraktı. İslamiyet’in yayılmasıyla Halife Osman döneminde Araplar, bu toprakları ele geçirerek başka bir evre açtı.
Selçuklular, Mersin’e hakim olduklarında yeni bir yaşam tarzı inşa etti fakat Haçlı İstilası, bu barışı tehdit etti. Selçukluların gücü azaldıkça, Karamanoğulları bölgeyi kontrol altına aldı. Nihayetinde, Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt, Mersin’i fethederek bu kadim şehri Osmanlı topraklarına kattı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Mersin, işgal altındaydı fakat 3 Ocak 1922’de Türk ordusu, şehri özgürlüğüne kavuşturdu. Artık sokaklarda bir coşku, bir umut filizlenmeye başlamıştı. 1924’te vilayet unvanını alarak kimliğini pekiştirdi. 1933’te İçel ile birleşerek yeni bir isim aldı. Sonunda, 28 Haziran 2002’de yeniden Mersin olarak adlandırıldı.
PEKİ, MERSİN İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Mersin adının kökeni üzerine iki ana görüş öne çıkıyor. Birinci görüş, bölgeye özgü bir bitki olan Myrtus (Mersin ağacı) üzerinden geldiği yönünde. Akdeniz ikliminin simgelerinden biri olan bu ağacın adıyla bölgeye Mersin denildiği savunuluyor.
İkinci görüş ise Mersin adının bu bölgede yaşayan ‘Mersinoğulları’ veya ‘Mersinoğlu’ adındaki Türkmen ailesinden geldiğini belirtmekte. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde bölgede yetmiş hanelik bir Türkmen ailesinin varlığını kaydediyor ve bu ailenin Mersinoğlu olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, Mersin adı Anadolu'nun farklı bölgelerinde de karşımıza çıkıyor. İzmir, Ordu ve Trabzon gibi illerde ‘Mersin’ veya ‘Mersinlik’ adında köyler bulunuyor. Bu durum, adın yaygınlığını ve kültürel bağlarını gösteriyor. Mersin, hem bitkisel hem de insan kökenli bir hikayeye sahip, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dolu bir isim.