TÜRK-İŞ Antalya Şubesi, asgari ücret gündemiyle bir toplantı düzenledi. Toplantıda konuşan TÜRK-İŞ Antalya Şube Başkanı Cemil Ünal, asgari ücret oranından asgari ücret artışının enflasyonu artırıp artırmayacağına kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.
“ÇALIŞMALARA KATILMAYACAĞIZ”
“TÜRK-İŞ, 24 Aralık 2024 tarihinde aldığı kararla; komisyon gerçek anlamda adil ve demokratik bir yapıya kavuşturulana kadar komisyon çalışmalarına katılmayacağını kamuoyu ile paylaşmıştır” diyen Ünal, “24 Aralık 2024 tarihinden bu yana geçen yaklaşık bir yıllık sürede komisyonun yapısı ve işleyişine ilişkin hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Bu nedenle TÜRK-İŞ, almış olduğu kararın arkasındadır ve 2026 yılı Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına katılmayacaktır” dedi.
ETKİLENEN YALNIZCA ÇALIŞAN DEĞİL
Başkan Cemil Ünal, “Geçtiğimiz yıl TÜİK tarafından açıklanan yüzde 44,38 oranındaki enflasyona rağmen asgari ücrete yalnızca yüzde 30 oranında zam yapılmıştır. Yapılan zam, enflasyon oranının altında kalmıştır. O günden bu yana temel ihtiyaç ürünlerinde fiyat artışları hız kesmeden devam etmiştir. Gıda, kira, eğitim ve ulaşım giderlerinde yaşanan yüksek fiyat artışları hane bütçesini ağır biçimde baskılamaktadır. Elektrik, doğal gaz ve suya yapılan zamlar da bu baskıyı daha da artırmaktadır. Asgari ücretin düşük belirlenmesiyle birlikte işçi ve ailesi, başta zorunlu tüketim ürünleri olmak üzere tüm harcama kalemlerinde art arda gelen fiyat artışlarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu durum, işçi ücretlerinin hızla eridiğini ve alım gücünün her geçen gün daha da düştüğünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ortaya çıkan ekonomik tablo yalnızca çalışanları değil, yıllarca prim ödeyen ve ülkenin kalkınmasına emek vermiş olan emeklileri de derinden etkilemiştir” ifadelerini kullandı.
GELİR DAĞILIMI ADALETSİZ
“Türkiye ekonomisi son yıllarda büyümekte, gayrisafi millî hasıla artmakta ve kişi başına düşen gelir yükselmektedir. Ancak bu büyümenin oluşturduğu refah, çalışanlara ve emeklilere yansımamakta; gelir artışı toplumun geniş kesimlerine ulaşmamaktadır” diyen Ünal, “Buna karşılık dolar milyarderi sayısının her yıl artması, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun daha da derinleştiğini göstermektedir. Bir kesim servetine servet katarken milyonlarca işçi ve emekli temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanmaktadır” dedi.
ÖNCE FARK KAPATILSIN
Ünal, “Asgari ücret belirlenirken öncelikle geçtiğimiz yıl karşılanmayan yüzde 14,38’lik enflasyon kaybı tam olarak telafi edilmelidir. Buna ek olarak gıda, ulaşım, kira, eğitim ve fatura kalemlerinde art arda yaşanan yüksek fiyat artışları ile gerçekleşen enflasyonun yol açtığı kayıplar eksiksiz biçimde karşılanmalıdır. Tüm bunların ötesinde ekonomik büyümenin oluşturduğu refahın işçiye yansıtılmasını sağlayacak ilave bir artış yapılması zorunludur. Asgari ücret tartışmalarının başladığı her dönemde bazı işveren çevrelerinin ‘asgari ücret bir geçim ücreti değildir’ yönünde açıklamalar yaptığı bilinmektedir. Önceki dönemlerde bu söylemin komisyon tarafından benimsenmesi sonucunda asgari ücret, ülkemizde fiilen bir taban ücret olmaktan çıkarak ortalama ücret seviyesine dönüşmüştür” ifadelerini kullandı.

ASGARİ ÜCRET GENEL ÜCRETE DÖNÜŞTÜ
Cemil Ünal, “Bugün çalışanların yarısından fazlası ya asgari ücretle ya da asgari ücrete çok yakın bir ücretle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu durum, ücret skalasının daralmasına, mesleki kıdem ve vasıf düzeylerinin ücretlere yansımamasına yol açmaktadır. Mevcut eğilim sürdüğü takdirde çalışma barışının bozulmasıyla birlikte nitelikli iş gücünün de asgari ücret seviyesine sıkışması riski ortaya çıkacaktır” dedi.
Kamuoyunda zaman zaman dile getirilen “Asgari ücret artarsa enflasyon artar” iddiasına da değinen Ünal, “Bu iddia ekonomik verilerle ve enflasyonun temel dinamikleriyle uyumlu değildir. Geçtiğimiz yıllarda enflasyon olağanüstü düzeyde yükselmiş, 2025 yılında ise artış hızı yavaşlamakla birlikte enflasyon yükselmeye devam etmiştir. Enflasyonun artış hızının azalması, enflasyonun düştüğü anlamına gelmemektedir. 2025 yılının Temmuz ayında asgari ücrete herhangi bir artış yapılmamasına rağmen fiyatların yükselmeyi sürdürmesi, enflasyonun kaynağının ücretler olmadığını açık biçimde göstermektedir. Dolayısıyla enflasyonu yalnızca asgari ücret artışına bağlamak, ekonomik sorunların yapısal ve çok boyutlu nedenlerini göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Bunun yanında asgari ücret artışının istihdamı azaltacağı yönündeki söylemler de gerçekçi değildir. Sendikal örgütlenmenin olmadığı işyerlerinde bir işçi zaten iki ya da üç işçinin işini yapmaya zorlanmakta; ağır çalışma koşulları iş sağlığı ve güvenliğini ciddi biçimde tehdit etmektedir” diye konuştu.





