Şanlıurfa’nın Siverek ilçesi, binlerce yıllık geçmişiyle Mezopotamya’nın en eski yerleşim alanlarından biri olma özelliğini taşıyor. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan ilçe, stratejik konumu nedeniyle hem askeri hem de ticari açıdan önemli bir merkez olarak öne çıktı. Arkeolojik bulgular, Siverek ve çevresinde ilk yerleşimin M.Ö. 3000’li yıllara uzandığını gösteriyor. Bölge sırasıyla Asur, Urartu, Mitanni, Pers, Makedon ve Roma imparatorluklarının hâkimiyetine girdi. Roma ve Bizans dönemlerinde ise bölge, askeri üs ve ticaret güzergâhı olarak kullanıldı.
İslam ordularının 7. yüzyılda bölgeye girmesiyle birlikte Siverek, Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde önemli bir yerleşim merkezi haline geldi. Selçuklular ve Artuklular döneminde Türk-İslam kültürünün izleri ilçeye yerleşirken, 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılan Siverek, uzun süre Diyarbakır Eyaleti’ne bağlı olarak yönetildi. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Şanlıurfa’ya bağlanan ilçe, sahip olduğu tarihi mirasla dikkat çekiyor. Siverek Kalesi başta olmak üzere Karacadağ eteklerindeki yapılar ve geleneksel mimari, ilçenin geçmişine ışık tutuyor. Farklı etnik ve kültürel topluluklara ev sahipliği yapan Siverek, tarih boyunca koruduğu çok kültürlü yapısıyla bugün de bölgenin önemli yerleşimlerinden biri olarak varlığını sürdürüyor.
PEKİ, SİVEREK İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Uzmanlara göre Siverek isminin kökeniyle ilgili birden fazla görüş bulunuyor. Bunlardan ilki, ilçenin adının Asur kaynaklı olduğuna işaret ediyor. Arkeolojik ve tarihî veriler, bölgede ‘Sibaraka’ ya da ‘Subartu’ gibi eski yerleşim adlarının kullanıldığını gösteriyor. Bu isimlerin zamanla halk arasında değişerek bugünkü ‘Siverek’ formunu aldığı düşünülüyor. Bir diğer güçlü görüş ise ismin Kürtçeye dayandığı yönünde. Dil uzmanları, ‘serin yer’ ya da ‘yüksek yer’ anlamına gelen Kürtçe ifadelerin zamanla ‘Siverek’ olarak telaffuz edilmeye başlandığını belirtiyor. Osmanlı dönemine ait bazı belgelerde ise ilçenin ismi ‘Sivereğ’ ve ‘Siberik’ gibi farklı yazımlarla geçiyor. Bu da adın tarihsel süreçte çeşitli biçimlerde kullanıldığını, ancak kökenini koruyarak günümüze ulaştığını gösteriyor.