Medeniyetin beşiği olarak adlandırılan Mezopatamya; Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bereketli toprakları ifade ediyor. Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Siirt, Hakkari gibi illeri kapsıyor. Göbeklitepe’den Mardin yaylalarına, Cilo buzullarından Nemrut’a uzanan geniş coğrafya, trekking dünyasının yeni gözdesi haline geldi.
Rotalar antik kentler, mağaralar ve vadilerden geçerken; katılımcılara hem fiziksel bir deneyim hem de kültürel bir yolculuk sunuyor. Kartpostal gibi kareleriyle görenleri büyüleyip kendisine çekiyor. Mesela endemik bir bitki olan ters laleyi görebileceğiniz başka bir coğrafya yok ya da binlerce yıllık taş yapılar arasında gün doğumunu izleyebileceğiniz başka bir yer yok. Mezopotamya, hem doğanın hem tarihin el ele verdiği eşsiz bir sahne gibi karşınıza çıkıyor.

Yürüyüşler genellikle profesyonel rehberler eşliğinde, kamp konaklamalı ya da butik otel destekli olarak organize ediliyor. Günde ortalama 15–20 kilometrelik parkurlar, farklı zorluk seviyelerine sahip. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında, hem iklim hem de manzara açısından bölge yürüyüş için en uygun zamanları sunuyor.
Bölgenin doğası kadar kültürel zenginliği de dikkat çekici. Katılımcılar yalnızca patikalarda yürümekle kalmıyor; taş evli köylerde konuk ediliyor, yöresel yemekler tadıyor, oraya ait ne varsa deneyimleme şansı elde ediyor. Bu yönüyle Mezopotamya, klasik trekking anlayışının ötesine geçerek ‘kültürel yürüyüş’ kavramını ön plana çıkarıyor.
Yüksek irtifalı etaplar, zorlu geçişler ve değişken hava koşulları sebebiyle bölge daha çok macerasever ve keşfetmeyi seven yürüyüşçülere öneriliyor.
Hem ayak izlerinizi bırakabileceğiniz hem de binlerce yıllık izleri takip edebileceğiniz bu topraklar, 2025 trekking sezonunun en çok konuşulan destinasyonlarından biri olmaya aday.





