Triatlon sporu denilince akla ilk gelen şey  ‘Ironman’ oluyor. Bir yarış, üç disiplin. İşin özüne baktığınız zaman bir yarıştan çok daha fazlası gibi görünüyor. İnsanın sınırlarını zorlayan hem fiziksel hem de zihinsel bir mücadele; bu yarışları vazgeçilmez kılan şey ise o güce, o dayanıklılığa ulaşma arzusu.

Bu yarışlar dünyanın birçok ülkesinde yapıldığı gibi ülkemizde de 2015 tarihinden itibaren Antalya’da düzenleniyor. Hatta geçen sene dünyanın birçok ülkesinden gelen 2 bine yakın sporcuyla Belek’te düzenlendi. Belek’teki parkur; 1,9 kilometrelik yüzme, 90 kilometre bisiklet artı 20 kilometre de koşudan oluşuyordu. Bütün bunları zamana karşı yapıyorsun. Bu rakımlar kulağa çılgınca geliyor. Triatlon sporu zaten başlı başına bir çılgınlık, böyle bir parkurdan canlı çıkmak demir adam olmayı gerektiriyor. Bırakın kürsü yapmayı bu yarışı tamamlamak bile büyük başarı.

Bir yarış üç disiplin; yüzmeyle başlıyor, bisikletle devam ediyor ve koşuyla da bitiyor. Dediğim gibi ‘Ironman’ işin sonu, bu yarış dışında birçok yarış daha düzenleniyor. Mesela geçtiğimiz hafta sonu Bodrum’da Man&Woman Challenge organizasyonu düzenlendi. Özcan Güler olmasaydı böyle bir organizasyondan benim de haberim olmayacaktı çünkü çok fazla basında yer almadı. Bu tarz organizasyonların daha fazla desteklenmesi gerekiyor.  Özcan, bisiklet sporunda yaptığı clallenge’larla radarıma girmiş bir sporcu. Sosyal medyada son zamanlarda Özcan’ı hep koşu antrenmanı yaparken görüyordum, hatta ‘bu adam neden koşuyor’ diye kendi kendime de soruyordum, meğer triatlona hazırlanıyormuş. Kendisi ilk yarışında 3. olarak kürsüde yerini aldı ve muhtemelen kendisini bu yıl Ironman’de de görürüz gibi geliyor. Böyle zorlu bir yarışta ilk seferinde kürsü yaptığı için kendisini tebrik ediyorum ama şaşırdım mı? Hayır. Kendi limitlerini zorlamayı aşırı seven birisi, hatta triatlon bundan sonra onun master sporu olabilir diye düşünüyorum.

Bu yıl 4’üncüsü düzenlenen MW Challenge organizasyonu Bodrum’un masmavi sularında 1200 metrelik yüzme etabıyla başladı. Sonra iniş ve çıkışların olduğu 60 kilometrelik bisiklet etabına geçildi. Sonrasında ise bu da yetmemiş gibi 15 kilometrelik yine rampalı koşu etabıyla sonuçlandı. Bireysel katılım olduğu gibi takım katılımları da mevcut. Takım olarak 3’lü katılımda her branşı bir sporcu yaparken 2’lide bir sporcu iki branşı, bireysel katılımda ise her branşı tek sporcu yapıyor.

Dediğim gibi rakamlar çok korkutucu, böylesi bir yarışa hazırlanma sürecini tahmin bile edemiyorum. Uzun ve acılı bir süreç olduğuna eminim. Sadece tek bir sporda bile ilerleyebilmek için haftada 3 antrenman yapman gerekirken bu insanlar 3 sporda muhtemelen haftanın 7 günü antrenman yapıyor, bu da bu işi spor olmaktan çıkartıp bir yaşam şekli haline getiriyor. Belki de bu sporun en cazip tarafı da budur. Güç, dayanıklılık ve disiplin işin sonu, daha ne yapabilirsin?