Uzun süredir devam eden zam yağmuru aralıksız devam ediyor. Elimizdeki şemsiyelerin gücü tükendi tükenecek. Ekonomideki hava muhalefeti durmak bilmiyor!
Bu fırtınada savunmasız, yaşam derdinde, günü ve yaşamını kurtarma peşinde olan güçsüz insanlar savruluyor. Döviz kurları almış başını gidiyor. Paralelinde akaryakıt fiyatları artıyor. Çiftçimiz çoktandır zordaydı zaten. Son tüketicilere yansıyan zamlar, artan üretim maliyetleri sebebiyle çiftçinin yüzünü güldürmüyor.
Bununla birlikte mevcutta zaten geçim derdini bilmeyen, parası olan, parasına para katıyor. Uçurum derinleşiyor. Bu küçük ve mutlu azınlık dışında kalan sıradan vatandaş Ayşe teyze ve Ahmet abi düşünüyor; “Nereye kadar gidebileceğiz acaba?”.
Pandemi ile birlikte üniversiteler de online eğitimle tanışmıştı. Gençlerimiz normal üniversite yaşantısı ve öğrenciliklerini yaşayamadan eğitimlerine devam ediyor. Apartman üniversiteleri, eğitimin içeriği falan derken artık bunlara gerek kalmadı. Her şey neredeyse sanalda yaşanıyor. Nitelik? Ya mezuniyet sonrası?
Önceden semt pazarları dar gelirli vatandaşın kurtarıcısıydı. Manav, market alışverişi lükstü. Şimdi dar gelirli bu kurtarıcıyı da kaybetmiş gibi. Pazar fiyatı manav, market fiyatlarından aşağı kalmıyor.
Çeşitli dönemlerde yapılan sosyal yardımlar, balık tutmayı değil, balık yemeyi öğretiyor. Sanki bu yardımlarla bağlılık ve bağımlılık hedefleniyor.
Tüm bu koşullarda işçinin emekçinin sesi olması gereken sendikaların niteliği bile tartışmadayken sendikalaşma oranı, gün geçtikçe düşüyor. Geçen yılın Temmuz ayı oranı % 14,26. Bu yıl?
Asgari ücret, sadece adı üstünde asgari bir gösterge olarak kalması gerekirdi. Çoğunluğun geliri asgari ücret insanlara, insanca yaşamaya ne kadar yetiyor? İşsizlik gündemdeyken yedek işsiz ordusu kayıt dışılarla göçle gelen mültecilerle nüfus artışı ile yanı başınızdayken işçinin pazarlık gücü nereye kadar ve ne kadar? Sendikaların işçi yanında mı işveren yanında mı olduğu konusu bile tartışmalıyken örgütlenme gün geçtikçe azalıyor. Zayıf kesim daha zayıf hale geliyor.
Yapılan nüfus projeksiyonlarına göre aslında yaş dağılımı, iş gücü ve bağımlı yaş oranı anlamında tam bir fırsat penceresindeydik. Değerlendirebildik mi? Şüpheli. Sonrası için geçmiş olsun demek kalacak gibi.
İster yurt içi, ister yurt dışında yaşayan ve dövizle maaş alan bireyler için ülkemiz cennet tabii ki. Her şey mükemmel. Gel burada yaşa, burada sıfırdan başla desen “ama”lı cümleler kuruluyor.
Ekonomi konusunda çoğumuzun takip ettiği, sürekli uyarılarını dile getiren akademisyenimiz Prof. Özgür Demirtaş tweet atmış 1 gün önce, “Mehmet Şimşek’e hepimiz yardım etmeliyiz. Ucundan tutmalıyız. Siyaseti bırakıp problemi çözmeye odaklanmalıyız. Bu memleket hepimizin. Durum vahim” demiş.
Tabii ki herkes öncelikle siyaseti bırakıp problemi çözmeye odaklanmalı, bu memleket bizim. Dağı, taşı, toprağı, ormanı, tarihi ve en önemlisi üstünde yaşayan vatandaşları ile birlikte sahip çıkmalıyız el birliğiyle.
Sorularım var sadece bu noktada; acaba bu süreçte kemeri sıkan, fedakarlık yapması beklenen kim olacak? İtibardan tasarruf edilecek mi mesela artık? Vatandaşın elinden kim tutup ayağa kaldıracak? Yeni ekonomi kurmayımız ne yönde adım atacak?
Birlikte yaşayıp birlikte göreceğiz.
Merkez Bankası yeni Başkanı Hafize Gaye Erkan... Başarılı bir geçmişle bir kadın bu koltuğa oturuyor. Hayırlı uğurlu olsun. Bence iktidarın kadın yaklaşımının muhalif söylemlerdeki gibi olmadığını kanıtlamak, söylemleri çürütmek adına yapılmış bir hamle de aynı zamanda. Bir taşla iki kuş. Bakalım vitrinde mi kalacak sadece, eylemleri ne olacak?
Yarınlar hepimiz için adil, huzurlu, barış dolu, eşitlik içinde, hür ve refah dolu günlere gebe olsun. Sevgi ve saygılarımla...