Yaz aylarının vazgeçilmezi dondurma, artık sofralarımıza gerçek haliyle değil, sadece görüntüsüyle geliyor. Antalya Sütçüler, Yoğurtçular ve Dondurma İmalatçılar Esnaf Odası Başkanı Bahattin Ekin, market raflarında satılan pek çok dondurmanın aslında sütle değil, sadece aromalı buzla yapıldığını belirterek aileleri uyardı: “Çocuklar dondurma niyetine buz yiyor.”

Kırsalda hayvancılığın bitme noktasına geldiğine dikkat çekerken, bu durumun yalnızca et fiyatlarını değil, süt ve süt ürünlerini de doğrudan etkilediğini vurgulayan Ekin, “Eskiden her evde bir inek olurdu. Bugün köylerde inek kalmadı. Gençler kırsalı terk etti, şehirleşme baskısıyla köyler boşaldı. Hayvancılığın azalmasıyla kaliteli süte ulaşmak da zorlaştı. Dondurma üretimi de bu sütten doğrudan etkileniyor” dedi.

GERÇEK DONDURMA SÜTLE YAPILIR
Marketlerde dondurma etiketiyle satılan birçok ürün aslında teknik olarak dondurma bile sayılmadığını dile getiren Ekin, “ Bu ürünler genellikle su, şeker, stabilizatör ve aroma vericilerden oluşuyor; içinde süt ya çok az miktarda bulunuyor ya da hiç bulunmuyor. Dondurma dediğiniz ürün sütle yapılır. İçinde süt yoksa, o dondurma değil, buzlu tatlıdır. Çocuklar renkli ambalajlara aldanıyor, ebeveynler içeriği incelemiyor. Bu ürünlerin üzerinde ne yazdığı belli ama maalesef okuma alışkanlığımız yok. Aromalı buz, besleyici değil. Oysa geleneksel yöntemlerle, hakiki sütle yapılan el yapımı dondurma hem lezzetli hem de besleyicidir. Özellikle yaz aylarında sahil kentlerinde bu tür ürünlerin satışı arttı” dedi.

GELENEKSEL ÜRETİM TEHLİKEDE
Yerel üreticilerin desteklenmesi gerektiğini belirterek, el yapımı dondurmanın hem üretici hem tüketici için değerli olduğunu söyleyen Bahattin Ekin şu ifadelere yer verdi; “El emeğiyle yapılan dondurma sadece bir tatlı değil, aynı zamanda kültürel bir mirastır. Bu alanda para var, emek var ama gençler artık bu işe yönelmiyor. Üretim zor, kazanç az, destek yok. Eğer bu böyle devam ederse ne köylerde hayvancılık kalacak ne de sütle yapılan dondurma. Tarım ve hayvancılığı canlandırmak için uzun vadeli, sürdürülebilir politikalar gerekiyor. Beş yıllık ciddi bir tarım ve hayvancılık politikası bu gidişatı tersine çevirebilir. Gençlerin bu alanda geleceği olduğuna inanması lazım. Aksi halde ülke olarak hem sağlıklı gıdayı kaybederiz hem de üretim kültürümüzü.”

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER