Bahar aylarını yaşıyoruz ya, gerçi Mevsimin son günlerindeyiz de vücudumuz dengesini hala toparlayamadı gibi . Sadece şaşan metabolizmadaki ayar mı, akıl da bahar aylarıyla birlikte aldı başını gitti. Düşünemiyor, mantığı yerli yerine oturtamıyoruz sanki. Akıl da nadasa mı yattı ne?
‘BİR DELİ AĞAÇ’ kitabın ismi. Benim müptelası olduğum yazar Pınar Kür’ün kitabı. Hani akıl aldı başını gitti ya. Bi yerlere sığamıyorum, ne yapsam hoşuma gitmiyor. Karnıma ağrılar giriyor. Uykusuzluk, aşırı stres, yorgunluk falan. Tek nedeni de sensin bahar, hekimler öyle söylüyor. Bir Deli Ağaç’ta da Pınar Kür oturduğu yerden ağaçla uğraşıyor. Ve diyor ki ‘ Her gün sabahtan akşama penceremin kıyısında oturuyorum.Deli Ağacı seyrediyorum. Bakıyorum, bakıyorum, bakıyorum dallarını camlara uzatışına, dört yanını saran kara duvarlardan kurtulmak için hiç durmadan boş atışına’. Yemin ederim ki Pınar Kür de bu romanı, Bahar depresyonu sırasında yazmıştır. Yoksa neden uğraşsın bir garip ağaçla. Ve devam ediyor Yazar ‘Diyorlar ki, deli olan sensin, ağaç değil. Ağaçlar delirmez diyorlar. Oysa ben oturuyorum oturduğum yerde. Koşuyu tutturan o. Ben gece gündüz kalkmıyorum yerimden. Kıpırdamıyorum bile.Yalnızca bakıyorum. Hep bakıyorum. Soluklanan o. Çırpınan o. Rüzgarla oynaşan, güneşe kollarını açan o. Arada uyukladığımda uzanıp camı tıklatan o. Deli olan o. Kötü günleri var’. Hadi buyurun. Ama var ya, birkaç yıl önce okumuştum Bir Deli Ağaç’ı, geçtiğimiz günlerde baktım ki, yine dengem şaştı ve bağımsız hareket etmeye başladı buldum kitaplığımdan Pınar Kür’ü terapiye başladım. Hani bilirsiniz bazı kitaplar asla rafa kaldırılmayacak türden olur. Hep elinizin altındadır. Mutlak okuyanlar olmuştur, okumayanlara şiddetle tavsiye ediyorum. Bulursanız alın okuyun. Dedikten sonra, yine bu aylarda sıkça kendimizi dinlemek, düşüncelerimizi dinlendirmek isteriz ya. Ben buna ‘kendimle baş başa kalmak’ diyorum. İşte şu günlerde evdeki yalnızlığım yetmiyormuş gibi günün belli zamanlarında da yalnızlığımı kendimle paylaşıyorum. Ha işte bu zamanımın adresi de, benim dinlence mekanım olan Mocca Cafe. Işıklar Caddesi’nde Mocca Cafe. En büyük özelliği de doğal ortamı. Portakal ağaçlarının altına serpiştirilmiş masalar, güler yüzlü genç çalışanlar. Rengarenk mis kokulu çiçekler ahşap objeler falan. Gençlerin mekanı. İşletmenin genç sahibi Ulaş, müşterilerinin rahat nefes alabilmesi için bohem bir mekan yaratmış Antalya’nın tarihi ahşap binasının özgün yapısını koruyarak. Yolunuz Işıklar Caddesi’ne düşerse mutlak uğrayın Mocca Cafe’ye. Rahatlarsınız ve eminim ki benim olduğu gibi sizin de ikinci adresiniz olur. Deneyin.