Kamuda mobbingle mücadele amacıyla yayımlanan genelge, çalışma ortamlarında sağlıklı ve güvenli bir iklim oluşturulması açısından önemli bir adım olarak değerlendirildi. Uzman sosyolog Funda Alpaslan Talay, genelge ile birlikte kamu kurumlarında psikolojik tacizin görmezden gelinmesine yol açan suskunluk kültürünün artık son bulduğunu, bunun yerine kurumların koruyucu ve önleyici tedbirler almakla yükümlü kılındığını belirtti.

‘YÖNETİCİLERE AÇIK SORUMLULUK YÜKLENDİ’
Genelgeyle yöneticilere açık ve somut bir sorumluluk yüklendiğine dikkat çeken Talay, “Mobbing, artık sadece kişisel bir çatışma ya da geçici bir anlaşmazlık olarak değerlendirilemez. Çünkü bu tür davranışların çalışanlar üzerinde oluşturduğu psikolojik tahribat ve işyeri verimliliğine olan olumsuz etkileri göz ardı edilemez hale gelmiştir. Bu nedenle kamu kurumlarının, işyerinde mobbingin önlenmesi için gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlü kılınması, sorunun ciddiyetini ortaya koymaktadır” dedi.

Sosyolog Funda

ÇALIŞANLAR KENDİLERİNİ DAHA GÜVENDE HİSSEDECEK
Mobbinge maruz kalan çalışanların artık kendilerini daha güvende hissedeceğini vurgulayan Talay, “Başvuru yollarının açık ve net bir şekilde tanımlandığı, şikayetlerini rahatlıkla iletebilecekleri ve koruyucu mekanizmaların etkin biçimde devreye sokulduğu bir ortamda bulunmaları, çalışanların kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlar. Bu durum, yaşadıkları sorunları gizlemek, içine atmak ya da yalnız kalmak yerine, hukuki ve idari yollarla haklarını arama konusunda cesaret bulmalarına olanak tanır” ifadelerini kullandı.

‘HEM BİREYE HEM KURUMA FAYDA SAĞLAR
Mobbingin önlenmesinin hem bireylerin psikolojik iyilik haline hem de kurumların işleyişinde barış ve huzurun sağlanmasına büyük katkı verdiğini vurgulayan Talay, “Bir işyerindeki huzur ve verimlilik doğrudan çalışanların kendilerini psikolojik olarak güvende hissetmelerine bağlıdır. Çalışanlar, fikirlerini özgürce ve çekinmeden ifade edebiliyor; hata yaptığında cezalandırılmaktan korkmuyor ve yöneticileri tarafından sürekli küçük düşürülmüyorsa, bu durum hem bireysel hem de kurumsal gelişim için çok önemli bir kazanımdır” şeklinde konuştu.

İNSAN ONURUNA DAYANAN YÖNETİM ANLAYIŞI
Genelgenin kamu yönetiminde sadece kurallara dayalı bir işleyişi değil, aynı zamanda insan onuruna saygı duyan bir yönetim anlayışını da mümkün kıldığını belirten Talay şu ifadelere yer verdi; “Uygulama süreci dikkatle izlenilmeli ve her kurum kendi iç denetim mekanizmalarını etkin şekilde kurması gerekmektedir. Kurumsal çalışma ortamlarını daha adil, şeffaf ve güvenli hale getirmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Çünkü çalışma yaşamı yalnızca bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bireyin kendini gerçekleştirdiği, toplumsal kimliğini inşa ettiği ve sosyal ilişkilerini geliştirdiği bir yaşam alanıdır. Bu nedenle işyerinde maruz kalınan her türlü ayrımcılık, dışlama ya da baskı, sadece bireyi değil, aynı zamanda kurumu, toplumu ve kamusal vicdanı derinden yaralar. Mobbingle mücadele etmek, insan onurunu temel alan, adil ve saygılı bir toplumun inşasında atılması gereken en temel ve öncelikli adımlardan biridir.”

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER