Mezopotamya'nın bereketli topraklarında, Dicle ile Fırat nehirleri arasında yer alan Nusaybin, tarihin en eski yerleşim alanlarından biri. Mardin’in Suriye sınırında bulunan bu kadim kent, binlerce yıllık kültürel ve tarihi mirasıyla dikkat çekiyor. Arkeolojik buluntular, Nusaybin'in milattan önce 3. binyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip olduğunu ortaya koyuyor. Tarih sahnesine ilk olarak Sümerler döneminde çıkan Nusaybin, Asurlular döneminde ‘Naşibina’ olarak anıldı. Daha sonra Babil, Pers ve Makedon egemenliklerinin ardından Seleukoslar tarafından yeniden inşa edilen şehir, ‘Antiochia Mygdonia’ adıyla Helenistik dönemin önemli merkezlerinden biri oldu. Roma İmparatorluğu döneminde ise stratejik konumu sayesinde askeri ve dini bir merkez haline geldi.

Nusaybin, sadece askeri ve ticari değil aynı zamanda kültürel bir merkez olarak da önem taşıyor. Özellikle 4. yüzyılda kurulan ve dönemin en önemli eğitim kurumlarından biri sayılan Nusaybin Okulu (Nisibis Akademisi), felsefe, teoloji ve tıp alanında birçok bilim insanı yetiştirdi. Bu yönüyle Nusaybin, Antik Çağ'da Ortadoğu’nun en önemli entelektüel merkezlerinden biri haline geldi. İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte farklı İslam medeniyetlerinin kontrolüne giren Nusaybin, Artuklular döneminde önemli bir yerleşim olarak gelişmeye devam etti. 16. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılan kent, bu dönemde idari ve ticari bir merkez olarak konumunu sürdürdü. Bugün Türkiye-Suriye sınırında stratejik bir konuma sahip olan Nusaybin, hem tarihi hem de kültürel mirasıyla ziyaretçilerini etkileyen bir kent olmaya devam ediyor. Mor Yakup Kilisesi, Zeynel Abidin Camii ve antik kent kalıntıları gibi yapılar, şehrin çok katmanlı tarihine tanıklık eden önemli kültürel değerler arasında yer alıyor.

PEKİ, NUSAYBİN İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Yapılan araştırmalara göre Nusaybin adı, Aramice kökenli ‘Nasibina’ kelimesinden geliyor. ‘Kaderle belirlenmiş yer’ ya da ‘verilmiş pay’ anlamına geldiği ifade edilen bu isim, kentin kadim kimliğini yansıtıyor. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Nusaybin, her dönemde farklı adlarla anıldı. Asur kaynaklarında ‘Naşibina’ olarak geçen kent, Helenistik dönemde Seleukoslar tarafından ‘Antiochia Mygdonia’ adıyla yeniden kuruldu. Roma ve Bizans dönemlerinde de bu isim kullanılırken yerel halk arasında Aramice kökenli ‘Nasibina’ ifadesi varlığını sürdürdü. İslamiyet’in bölgeye yayılmasıyla birlikte Arapça’nın etkisi altına giren kent, zamanla ‘Nusaybin’ adını aldı. Bu isim, özellikle Abbasi ve Osmanlı dönemlerinde resmiyet kazandı ve günümüze kadar değişmeden ulaştı.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK