Lafı eğip bükmeden soralım 'sosyal devlet anlayışı ne demek?’ Bu soruya herkesin verecek yanıtı vardır elbet. De, tam olarak açıklamasına bir göz atalım, bakalım ne diyor 'Devletin, toplumun sosyal refahını maksimize etmek amacıyla müdahalelerde bulunmasını öngören bir devlet modelidir' diyor. Ve bu minvalde, bir Sayın Bakanımız da açıklıyor; Türkiye'de açlık çeken yok. Yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan yok'. Ülkemizde açlık da yoksulluk da yokmuş. Çok şükür!

***

Haydi, o zaman istatistiki verilere bakalım, rakamlar ne diyor. Misal, dört kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 13 bin 334 lira, gıda ile birlikte tüm temel harcamalar için ise gereken toplam gelir tutarı (yoksulluk sınırı) ise tam tamına 43 bin 433 TL. Peki, asgari ücret ne kadar bırakın brütü. Net 11 bin 402 lira, 32 kuruşu da var. Ee ne oldu asgari ücret bile açlık sınırının altında kaldı. Aslında açlık ve yoksulluk sınırı diye bir şey kalmamış, sınır çökmüş.

***

Bitmedi, işin uzmanlarına bakılırsa, asgari yaşam maliyeti 46 bin TL olmalıymış. Ne diyelim, sosyal ve ekonomik adalet mi diyelim! Peki, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan yoksa neden gençler parasızlık nedeniyle eğitimlerini bırakıyor, neden emekliler, kamu emekçileri, ücretlisi, ücretsizi sokaklarda ses yükselterek hak arıyor. Deli mi bunlar?

***

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun toplantısı için geri sayım başladı, ücretlinin heyecanı dorukta. Aralık ayının ilk günlerinde toplantılar başlar, harala gürele devam eder, sonrasında ücret açıklanır kim mutlu, kim mutsuz. Şimdilerde olası senaryolar konuşuluyor. 2024 öncesi merak edilen konulardan biri de kuşkusuz milyonlarca çalışanı etkileyen asgari ücret zammı elbet. Ancak toplantı bu yıl farklı olacakmış, nedeni asgari ücret pazarlığına bu kez, ücretli de katılacak ve pazarlığı kendisi yapacakmış.

***

Sözün, özün kısası hayat pahalılığı, halkın ümitlerini tüketiyor, memurun da emeklinin de asgari ücretlinin de. Velhasıl kelam gelecek kaygısı büyüyor. Ağırlaşan yaşam koşullarından en fazla etkilenen kitle de gençler. Ve gelinen noktada, ülkemizin yaşadığı beyin göçü paradoksu. Genç beyin göçünün, ülkemiz geleceği için ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçek. Ve ekonomistler şu gerçeğe parmak basıyor 'genel ücret politikası değişmeli’. Peki, Ankara bu göçü tersine çevirebilir mi?

Lafı eğip bükmeden soralım 'sosyal devlet anlayışı ne demek?’ Bu soruya herkesin verecek yanıtı vardır elbet. De, tam olarak açıklamasına bir göz atalım, bakalım ne diyor 'Devletin, toplumun sosyal refahını maksimize etmek amacıyla müdahalelerde bulunmasını öngören bir devlet modelidir' diyor. Ve bu minvalde, bir Sayın Bakanımız da açıklıyor; Türkiye'de açlık çeken yok. Yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan yok'. Ülkemizde açlık da yoksulluk da yokmuş. Çok şükür!

***

Haydi, o zaman istatistiki verilere bakalım, rakamlar ne diyor. Misal, dört kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 13 bin 334 lira, gıda ile birlikte tüm temel harcamalar için ise gereken toplam gelir tutarı (yoksulluk sınırı) ise tam tamına 43 bin 433 TL. Peki, asgari ücret ne kadar bırakın brütü. Net 11 bin 402 lira, 32 kuruşu da var. Ee ne oldu asgari ücret bile açlık sınırının altında kaldı. Aslında açlık ve yoksulluk sınırı diye bir şey kalmamış, sınır çökmüş.

***

Bitmedi, işin uzmanlarına bakılırsa, asgari yaşam maliyeti 46 bin TL olmalıymış. Ne diyelim, sosyal ve ekonomik adalet mi diyelim! Peki, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan yoksa neden gençler parasızlık nedeniyle eğitimlerini bırakıyor, neden emekliler, kamu emekçileri, ücretlisi, ücretsizi sokaklarda ses yükselterek hak arıyor. Deli mi bunlar?

***

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun toplantısı için geri sayım başladı, ücretlinin heyecanı dorukta. Aralık ayının ilk günlerinde toplantılar başlar, harala gürele devam eder, sonrasında ücret açıklanır kim mutlu, kim mutsuz. Şimdilerde olası senaryolar konuşuluyor. 2024 öncesi merak edilen konulardan biri de kuşkusuz milyonlarca çalışanı etkileyen asgari ücret zammı elbet. Ancak toplantı bu yıl farklı olacakmış, nedeni asgari ücret pazarlığına bu kez, ücretli de katılacak ve pazarlığı kendisi yapacakmış.

***

Sözün, özün kısası hayat pahalılığı, halkın ümitlerini tüketiyor, memurun da emeklinin de asgari ücretlinin de. Velhasıl kelam gelecek kaygısı büyüyor. Ağırlaşan yaşam koşullarından en fazla etkilenen kitle de gençler. Ve gelinen noktada, ülkemizin yaşadığı beyin göçü paradoksu. Genç beyin göçünün, ülkemiz geleceği için ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçek. Ve ekonomistler şu gerçeğe parmak basıyor 'genel ücret politikası değişmeli’. Peki, Ankara bu göçü tersine çevirebilir mi?