Gazeteci büyüğüm Abdullah Yalçın'ı dün son yolculuğuna uğurladık.

Abdullah Yalçın'ın ölümü son dönemde beni en çok sarsan ve üzen ölüm haberlerinden birisi olmuştu.

Çünkü 5 yıl boyunca aynı gazetede çalıştık.

Aynı odada, yanyana…

Gün geldi güldük, eğlendik, gün geldi haber kavgası ettik.

Ancak hiçbir zaman birbirimizi kırmadık ve üzmedik.

Elinde çantası, gazetecilik aşkı ve sıfır egosuyla her basın toplantısına gitmeye çalışır, her haberi takip ederdi.

Abdullah Yalçın, Antalya'nın özellikle imar konularında bir numaralı ismiydi.

Çok iyi bir gazeteciydi.

Lakabı ise 'Ben yazdım Apo'ydu'

Gerçekten de herkesten önce o yazardı.

Çünkü haberi koklar, araştırır ve herkesten önce yazardı.

Basın toplantılarında belediye başkanlarına yöneltilen soruların ardından, başkanlarının Abdullah ağabeye dönerek ondan bilgi aldıklarına çok ama çok şahit oldum.

Antalya'da yıllarca köşe yazıları ve yaptığı haberler ile ranta, ballı ihalelere karşı mücadele etti.

Antalya'nın ranta kurban edilmemesi için yazılarıyla, yaptığı haberler ile adeta savaştı.

Hayatının son üç yılını ise çok sevdiği gazetecilik mesleğinden uzak geçirmek zorunda kaldı.

Evinde tek başına yaşayarak…

Aktif gazetecilik yaparken onu her gün arayanların, evde oturduğu dönemde kendisini aramamalarını kafasına taktı.

Ve yalnız, sessiz sedasız bu dünyadan göçüp gitti.

Ne yazık ki Antalya, çok önemli bir gazetecisini kaybetti.

Bu kent için mücadele eden, 'kendi' için değil 'kenti' için gazetecilik mesleğini yapan bir ismi kaybetti.

Yeri dolar mı? Mümkün değil.

Ancak bu kentte iki gazetecinin ölümü, hepimiz için ibret olmalıdır.

Birisi Abdullah Yalçın, diğeri ise Mustafa Noyan…

Her ikisi de yalnızlık içinde hayata gözlerini yumdu.

*****

Ne kadar güzel anlatmış Turgut Uyar yalnızlığı…

Çekemezsin bir yere sineden başka

Biliyorum günler hep böyle geçecek.

Ne akşamleyin komşu, ne bir akraba,

Ne bir dost, oturup karşılıklı içecek.

Yalnızlık sade şurda burda değil,

Düşüncede, hatırada ve dilekte.

Hangi taşı kaldırsan, nerde 'of! ' çeksen,

Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte.

Bilmem rengi nasıldır, boyu ne kadar.

Biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor.

Bir elbise ki, alabildiğine dar.

Nedir bir türlü sırrını anlamadık,

Kimdir bizimle böyle şaka ediyor,

Hangi cebini karıştırsan yalnızlık.

*****

İşte bu yüzden hiç kimse yalnız ölmeyi hak etmiyor…