27 Aralık 1939’da Erzincan’da meydana gelen ve yaklaşık 33 bin kişinin hayatını kaybettiği 7,9 büyüklüğündeki deprem, Türkiye tarihinin en yıkıcı afetleri arasında yer alıyor. Aradan geçen 86 yıla rağmen depremin ortaya koyduğu acı tablo ve alınması gereken dersler güncelliğini koruyor.

‘AĞIR KAYIPLARI RAHMETLE ANIYORUZ’
Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Yüksel Karaman, 1939 Erzincan depreminin yalnızca büyüklüğüyle değil, yol açtığı ağır kayıplarla da hafızalara kazındığını belirterek, “Bu depremde 33 bin kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 100 bin kişi yaralandı. 116 bin 720 bina yıkıldı ve Erzincan nüfusunun yarısından fazlası kaybedildi. Hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyoruz” dedi.

Baskan Karaman-1

Karaman, afet risklerinin yalnızca deprem anıyla sınırlı olmadığını, asıl sorunun yer seçimi ve plansız kentleşmeden kaynaklandığını vurguladı. Tarih boyunca yerleşimlerin dağ etekleri ve sağlam zeminlere kurulduğunu hatırlatan Karaman, “Ancak 1980’li yıllardan sonra imar planları ovalarda, sulak alanlarda, dere yataklarında ve sahil kesimlerinde yoğunlaştı. 6 Şubat depremleri Hatay ve Kahramanmaraş’ta bunun ne kadar riskli olduğunu acı bir şekilde gösterdi. Dere yataklarına, sahillere yapılan yapıların sonucu ağır oldu; beton yerine tabut gömdük” ifadelerini kullandı.

‘YANLIŞ YER SEÇİMİ AFET RİSKİNİ ARTIRIYOR’
Zemin özelliklerinin deprem etkisini doğrudan artırdığını belirten Karaman, kaya zeminlerde deprem dalgalarının daha düşük genlikli olduğunu, alüvyal ve sulu zeminlerde ise deprem etkisinin ve süresinin arttığını söyledi. Özellikle sahil kesimlerinde yüksek ivme ve zemin sıvılaşması riskine dikkat çeken Karaman, “Yer seçimi doğru yapılmaz, zemin özelliklerine uygun temel sistemleri uygulanmazsa binalar rezonansa girer ve yıkım kaçınılmaz olur” diye konuştu.

Vatandaşlara ev alırken bilinçli hareket etmeleri çağrısında bulunan Karaman, “Yerel idarelerden bilgi alınmalı, zeminin özellikleri, zemin iyileştirmesi ve temel sistemi uzmanlara inceletilmelidir. Mühendislik hizmeti almayan yapılar büyük risk taşır” dedi.

Ffae85C7 1C02 4428 9909 5D43D3162Cd4

SAHİL KESİMLERİ VE SIVILAŞMA RİSKİ
Antalya özelinde de uyarılarda bulunan Karaman, Konyaaltı’ndaki Boğaçayı kolunda ve Çandır Deresi içinde planlanan TOKİ konutları ile olası kum-çakıl ocaklarının taşkın sahası ve yeraltı suyu açısından risk oluşturduğunu belirterek, “Bu alanlar koruma sahası içinde. Bilimi göz ardı edersek afetlerden nasıl korunacağız? Sel olduğunda mı, deprem olduğunda mı önlem alacağız?” diye sordu.

ANTALYA İÇİN ÖZEL UYARI
Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak riskli alanların korunmasını ve projelerin bilimsel veriler ışığında yeniden değerlendirilmesini Antalya Valiliğine önerdiklerini kaydeden Karaman, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Deprem ya da sel değil, bilimden uzak olmak öldürür. Rant uğruna bilim göz ardı ediliyor. Oysa bilimin insanı koruduğu unutulmamalıdır.”

328631B6 730F 485D A4Ed 3A04751C68A4

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER