Çarşı pazar dolaşan ve sokak enflasyonunu anlık yaşayan biri olarak diyebilirim ki, son bir haftada gıda fiyatları yüzde 50 arttı. İki örnek vereyim;
Geçen hafta 60 liraya aldığım köy ekmeği dün yüzde 50 zamlanarak 90 liraya çıkmış. Bir dilim köy ekmeği 9 lira olmuş.
8 adet yumurta 80 liraydı, 99, 90 lira olmuş. Bir yumurta 10 lira olmuş.
Bunlar bir haftalık fiyat artışları.
‘Bu kadar zam olur mu?’ soruma aldığım yanıt ‘Neyin fiyatı artmıyor ki!’ oluyor.
Peynir öyle, süt ha keza. Kıyma 1000 lirayı çoktan aşmış.
Kim sorabilir ki, ‘Göster faturanı bakalım bu ekmeği kaça aldın, bu yumurtayı kaça aldın da üzerine yüzde 30/40/50 zam yapıyorsun?’
Sıkıysa sor bakalım!
Denetimde de ibretlik cezalar olmayınca, boykot eylemlerinin de kar etmediği görüldü.
Sorun siyasi değil.
Ahlak ve güven sıkıntısında.
Ekonomi muhabirliği ve yazarlığında 50’nci yılına giren bir gazeteci olarak mesleğin ilk gününde söyledim ve yazdım, bugün de ve son günüme kadar da söyleyip yazacağım. Enflasyonu durdurmak, kısa vadeli tedbirlerden çok yapısal reformları gerektirir.
Enflasyon faiz artırarak talebi kısmakla düşmüyor, bu çok denendi olmuyor işte.
Kamu harcamaları enflasyonu körükler diyoruz. Gereksiz kamu harcamalarından kaçınmak gerekir diyorum yıllardır.
Üreticiyi ve tüketiciyi sıkmayan adil ve etkili bir vergi sistemi diyorum yıllardır.
Tarımda üreticiye gübre, mazot, tohum desteği olmalıdır.
Dışa bağımlılık azaltılmalıdır diye bağırıyorum.
Dövizde kur artışı doğrudan enflasyonu etkiler.
Kur istikrarı için, cari açık azaltılmalı, turizm ve ihracat gelirleri artırılmalı ve güvenli yatırım ortamı yaratılmalıdır diyorum.
Sonuç olarak;
Enflasyon hedefi sık sık yukarı doğru revize edildiği için firmalar sürekli zam yapıyor ve bu kısır döngü yıllardır sürüyor. O nedenle, iktidar, merkez bankası ve maliye kaynakları topluma doğru iletişim kanalları ile tutarlı ve güvenilir mesajlar vermelidir.
Bu mesajlar sadece topluma değil, yabancı yatırımcılara da güven verecektir.
Ahlak ve güven gelişmenin anahtarıdır.