Halkın büyük bir kısmını kuşatan, kilitleyen yandaş medya ve iktidarın borazanı haline gelen TRT’nin bombardımanını şuraya yazın. Telefon ağlarını engelleyen, Kılıçdaroğlu’na bir mesaj bile attırmayan Bilişim ve Telekomünikasyon Kurumu’nu, bu yasağı anında uygulayan şebeke operatörlerini de ekleyin altına. Milletvekili adayı gösterilen bakanların, halen bakan koltuğunda oturduğunu, bakanlık olanakları ve gücüyle meydanlarda dolaştıklarını yazın altına. Görevini yapmayan, yapanı da engelleyen emniyet müdürünü, valiyi şikayet ettiğiniz bakanın, karşınızdaki milletvekili adayı olduğunu ve bu elbiseyle dolaştığını düşünün. Devletin en tepedeki isminin, en yetkili ağzının yaptırdığı düzmece klipleri meydanlarda halka izlettiğini ve sizi yuhalattığını da kaydedin şuraya. Alt alta yazacağınız, ekleyeceğiniz, aklınıza geldikçe bir köşeye kaydedeceğiniz yüzlerce örnek, gayriahlaki ve antidemokratik bir dolu uygulama vardır eminim. Bütün bu çarkı çeviren, elindeki kamu imkanlarını, kendine emanet edilmiş devlet mekanizmasını muhalefeti ezmek, susturmak için kullanan heyulanın yüzde 80, yüzde 90 oy alması gerekirdi. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Fakat bizde öyle olmadı. Bütün bu ittirip kaktırmaya rağmen birinci turda eşiği atlayamadılar. İkinci turda aldıkları oy ise yüzde 52 küsur. Hepsi bu… Karşısında ise yüzde 48’lik bir cephe, bir kitle var. Bu oran ülkemizdeki demokrasi güçlerinin, değişim isteyen kesimlerin, halkın başarısıdır. Deminden beri sıraladığımız şeylerin altına bir çizgi çekip, diğer tarafa da bütün bunlara rağmen alınmış yüzde 48’i büyük harflerle yazın ve gülümseyin.

Erdoğan CHP’nin içine konuşuyor

Gülümseyin, çünkü halk değişim istiyor. Bütün manipülasyonlara, devlet olanaklarıyla yürütülen kirli propagandaya, dört koldan aktarılan kaynaklara, iktidarın demir yumruğuna, linç tehditlerine, cezaevi yollarına, yalanlara, talanlara rağmen ve karşı, halkın yarısı bu rejime onay vermedi. Bu büyük bir başarıdır. İktidar bloğu bunun farkında. İçlerinin soğumamış olmasından anlıyoruz bunu. Kendilerine oy vermeyenlere karşı sürdürdükleri sert dilin gerekçesi önümüzdeki yerel seçimler değil. Baltalarını toprağa gömmeme nedenleri sandıkta karşılarına çıkan duvar. O yüzden öfkeliler, o yüzden bağırıp çağırıyor, küfrediyorlar. “Bu seçimin kaybedeni yok” diye söze başlayan Erdoğan, bu kapsayıcı mesajları iki cümle sonra bırakıp Kılıçdaroğlu’nu kendi partisine hedef gösteriyor. “Bu ne biçim hesap uzmanı?” diye sorup, CHP kontenjanından milletvekili seçilen ittifak üyelerini köpürte köpürte gündeme getiriyor. Yani demek istiyor ki; “Ey CHP’liler, sizin bu genel başkanınız, CHP logosuyla 40 tane Saadet Partili, Demokrat Partili, DEVA ve Gelecek Partiliyi meclise soktu, sizin hakkınızı yedi. Siz de onu yiyin”.

Şimdiki hedef ‘bay bay bay Kemal’

İktidar bloğu seçim kampanyasını ‘Bay bay Kemal’ mottosu üzerine oturtmuştu. Bu birinci perdeydi. Erdoğan ikinci perdeyi, “Şimdi bir ‘bay’ daha ekliyoruz, bay bay bay Kemal” sözleriyle açtı. ‘Bay bay Kemal’li seçim bittiğine göre, niye ‘bay bay bay Kemal’? Çünkü iktidar bloğunu ilk turda durduran, gerileten demokrasi güçleri Kılıçdaroğlu üzerinden hedef tahtasında… ‘Bay bay bay Kemal’, Erdoğan’a oy veren seçmen için bir slogan değil. O seçmenin işi bitti. Bu yeni slogan, merkezinde CHP olmakla birlikte, Kılıçdaroğlu’nun arkasında duran demokrasi güçlerine yönelik bir atraksiyon… CHP’nin içine doğru konuşan Erdoğan, “Kılıçdaroğlu’nu indirin” çağrısı yapıyor aslında. ‘Kemal’ bu cümle içinde bir simge, bir vitrin… Asıl hedef Kılıçdaroğlu’na destek vermiş, oy vermiş bütün kesimler. Hem yüzde 48’lik kitleye “adamınızı yiyin” derken, hem de kendi kitlesine “hazır olun” sinyali gönderiyor.

İktidarın yüzde 48’lik kuyruk acısı

CHP’de rahatsızlık var mı? Var. Zaten olmaması eşyanın doğasına, siyasetin ontolojisine aykırı... Demokratik siyaset. eleştiri-özeleştiri mekanizmalarını işleten siyasettir. Parti üyeleri piyon değil, en tepeden en alta kadar eşit paydaşlardır. CHP’nin sorgulayacağı sorunlar, hem kendi kitlesine, hem de bu son seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’na destek veren bütün kesimlere vermesi gereken yanıtlar var. Bunu zaten yapacaktır. Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP üst yönetiminin, yukarıdan aşağıya bütün örgüt yöneticilerinin vereceği yanıtlar, yaptığı özeleştiri kitleleri ne kadar tatmin edecek; bunu göreceğiz. Fakat zaten olacak olan, her seçim sonrası yapılan, siyasetin mantığı ve varlık gerekçesi bildiğimiz bu süreçler Erdoğan’ı niye ilgilendiriyor? Meseleye dümdüz bir gözle bakarsak; zaten yendiği bir rakibin peşini niye bırakmıyor? Çok mantıksız görünüyor değil mi? Evet, böyle bakarsanız mantıksız. Fakat Erdoğan’ın derdi Kılıçdaroğlu değil; Kılıçdaroğlu ismi etrafında birleşen yüzde 48… Kılıçdaroğlu’nu devirirse, bu cepheyi de bir daha birleşmemek üzere dağıtacağını düşünüyor. Hele ki CHP’nin başına, kendine benzeyen, pragmatist, düğün evinde tefçi, ölü evinde ağıtçı biri gelirse; ballı lokma tatlısı…