Manavgat’taki Selge Antik Kenti, beni en çok etkileyen, sevdiğim coğrafyaların başında geliyor. Her ziyaretimde büyük keyif alıyor, enerji yükleniyorum. Yeni bir yerini, bölgesini, detayını keşfediyorum. Bu son gidişimde ise daha önce kaçırdığım iki yer hayatıma girdi. Bunlardan biri Zeus Tapınağı… Daha doğrusu Zeus ve Artemis tapınaklarını barındıran Kesbelion tepesi. Diğeri de Kesbelion’un karşısında yükselen tepede duran kilise. Gerçi Zeus Tapınağı’nın üstüne de Hristiyanlık çağında büyük bir kilise kondurulmuş, ama günümüzde fark etmek biraz zor.
KENTE HAKİM TAPINAK
Selge’nin merkezinde yer alan 3 yükselti adeta bir ‘triskeles’ (üç bacaklı motif) oluşturuyor. Bu triskelesin en önemli ayağı ise ‘Kesbelion’ diye anılan akropol. Selge’nin kalbi diyebileceğimiz bu tepede kentin iki önemli tapınağı yer alıyor: Zeus ve Artemis tapınakları… Taş bloktan düzgün duvarlarla çevrili akropolün merkezinde duran İon düzenindeki Zeus Tapınağı, MÖ 2. yüzyılın başlarına tarihleniyor. Üç basamaklı bir krepis üzerine oturan tapınağın taş blok ve sütunları, Bizans çağında kilise yapımında kullanıldı. Bu büyük tapınağın güneyindeki küçük yapı ise Artemis Tapınağı… Alçak podyumlu bu tapınağın ise, MS 2. yüzyılın sonlarında inşa edildiği düşünülüyor. Bu kısa bilginin ardından biraz da Selge’nin bütününe bakalım.
SELGE’NİN TERASLARI
Selge’yi üstünde taşıyan köyün eski adı Zerk. Yakın bir tarihte Altınyaka ismi verilmiş. Pisidia şehirlerinin en önemlilerinden biri olan Selge’de günümüze en sağlam ulaşan yapı tiyatro… Tiyatronun hemen yanında çok harap durumda olan stadyum yer alıyor. Kentte Artemis ve Zeus tapınakları, agora, stoa, sütunlu cadde, hamam-gymnasion, anıtsal çeşme, market binası, antik gümrük yapısı, bazilikal planlı kilise, surlar, anıt mezarlar dikkat çekiyor. Bölgeyi çevreleyen ve Adamkayalar denilen jeolojik oluşumları da unutmayalım. Kenti etkileyici kılan bir başka görsel de, binlerce yıllık tarım terasları... Etkileyici bir peyzaja sahip bu terasların bir bölümü halen kullanılıyor. Fakat köylüler tarımı büyük ölçüde terk etmiş durumda.
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Madem o kadar laf ettik, 8 bin kişilik antik tiyatroyu da anlatıp geçelim. Tek diazomayla ikiye ayrılan caveanın, yani seyircilerin oturduğu yarımay şeklindeki alanın, kayalıklara oyulan alt kısmında 9, taş bloklar üzerine yükseltilerek inşa edilen üst kısmında ise 15 oturma sırası yer alıyor. Caveayı ikiye ayıran ve diazoma adı verilen galeriye ise dört kapıyla girildiği görülüyor. 1948’de yaşanan depremle yıkıldığı belirtilen sahne yapısının 5 kapılı olduğu anlaşılıyor. Günümüzde bunların sadece üçü görülebiliyor. Kenti gezerken bu bilgiler kulağınızda olsun.