Doğugarajı’ndaki Nekropol Müzesi’nin ilk salonunda sergilenen 3 lahitten ikisi, bizim sayemizde orada. Böyle şeyleri konuşmayı pek sevmem, önemsemem de aslında; fakat kulağıma gelen birkaç söylenti yüzünden bunları yazmak zorunda kaldım. Bir zamanlar Konyaaltı’nın Kocaköy mevkiinde duran bu lahitleri biraz anlatalım. Konyaaltı Belediyesi adına yürüttüğümüz bir kitap çalışması esnasında karşımıza çıktılar. Belediye şoförü Murat götürdü bizi bu lahitlerin yanına. Biri düz durumdaydı, diğeri ise yan yatmıştı. O nedenle ön cephesi görünmüyordu.
BU LAHİTLERİ BİZ GÖSTERDİK
2008 yılında ‘korunması gereken kültürel varlık’ olarak tescil edilen bu iki lahdin yanına daha sonra uğrayan, hallerini, hatırlarını soran olmamıştı belli ki. Yana yatmış lahdin dar yüzlerinden birinde ‘svastika’, yani gamalı haç tasviri dikkat çekiyordu. Ayaktaki lahitte ise, bir boğanın üstüne işlenmiş aslan betimlemesi bizi çok etkiledi. Bölgedeki arkeolojik alanları tararken rastladığımız bu iki eseri, Nekropol Müzesi’ne lahit arayan Antalya Müzesi ekibine gösterdik. Lahitler yolun az üstünde duruyordu. Müze müdürü oraya kadar çıkmadı. Giden iki kişi fotoğraf çekip müdüre gönderdiler. Müdür de, “Çok güzellermiş, alalım bunları” dedi.

BELEDİYE PERSONELİ TAŞIDI
Müze ekibinin de çok etkilendiği bu iki lahit, Konyaaltı Belediyesi’nin araç, ekipman ve işçi desteğiyle yerlerinden kaldırılıp önce Antalya Arkeoloji Müzesi’nin arka bahçesine taşındı. Burada temizlendi ve restore edildiler. Doğanın içinde, çalıların arasında korunaksız olarak yatarken gördüğüm bu iki lahdi, şimdi Nekropol Müzesi’nde bulmak çok güzel. “Bunlar bizim lahitler” diyoruz gezerken. İnsana gurur veriyor. Emeği geçen herkese teşekkür...
LAHİTLERİMİZE KİM ÇÖKTÜ?
Buraya kadar her şey çok doğal, güzel, akışa uygun… Fakat duydum ki birileri bu bizim lahitlerin yayın hakkını almış. İlk duyduğumda anlama veremedim buna. Söylendiğine göre, yayın hakkını alanlardan biri de müze yöneticisi… Benzer birkaç vaka daha yaşandığı için bu mevzuyu yazmak, gündeme getirmek elzem oldu. Şöyle düşünün: Müzede oturuyorsunuz, bir lahit geliyor, pat diye yayın hakkını alıyorsunuz. Sanki babanızın lahdi… Tarihi eserler de, tıpkı deniz, orman, hava, su, toprak gibi kamu malıdır. Yani halkın malı… Nasıl oluyor da birileri, halka, kamuya, sana, bana ait olan bu eserlerin yayın hakkına çöküyor? Bu konuyu başka detaylarıyla birlikte gündeme getirmeye devam edeceğim. Çok acayip şeyler oluyor bu alanda.