Side Tiyatrosu ülkemizin en çok bilinen antik tiyatrolarından biridir. ‘En çok bilinen antik tiyatrodur’ diyerek diğerlerine haksızlık etmeyelim. Çünkü Aspendos Tiyatrosu var mesela. Muhtemelen en çok Aspendos biliniyordur. Aslında Side’nin de pek altta kalır bir yanı yok. Orada da konserler düzenleniyor, etkinlikler yapılıyor. Fakat Side Tiyatrosu’nu arkeolojik, tarihi, mimari olarak diğerlerinden ayıran çok önemli bir özelliği var. Başka özellikleri de var elbette ama bu en önemlisi. Şöyle ki; neredeyse bütün tiyatrolar bir yamaca yaslanırken Side Tiyatrosu tamamen düzlükte, insan eliyle yapılmış beşik tonozlar üzerinde yükselir. Yani mimarlar, ustalar kendi yamaçlarını kendileri yapmıştır.
DÜZ ARAZİDE İKİ TİYATRO
Bu özelliğiyle ülkemizde tektir diyeceğim; fakat bu yanlış olur. İznik’te yaşıyor olsaydım böyle bir şey söylerdim ama Antalya’da yaşıyorum, o yüzden bunu söyleyemem. Niye böyle dedim? Çünkü Side Tiyatrosu’nun bir benzeri de İznik’te var. İznik Tiyatrosu da düz bir alanda, açık arazide, insan eliyle yapılmış beşik tonozlar üzerinde yükseliyor. Oturma sıraları herhangi bir yamaca yaslanmış değil. Bu durumda, “Ülkemizde düz arazide yükselen iki tiyatro var. Biri Side, diğeri İznik antik tiyatrosu” diyebiliriz.
İZNİKLİLER BUNU BİLMİYOR
Side’ye gittiğinizde bilgi panolarında bu detay yer alıyor. Side antik tiyatrosunu gezenler, onun kardeşinin de İznik’te yaşadığını öğreniyor. Fakat İznik’e gidenlere bu tarz tiyatro yapısının sadece orada olduğu söyleniyor. İznik Tiyatrosu’nun önündeki panoda, Anadolu’da başka benzerinin olmadığı yazıyor. Oysa bu bilgi yanlış… Side Tiyatrosu’nu uzun uzadıya anlattım. Peki İznik Tiyatrosu’nun bilgi panosunu oranın muhtarı mı yazmış? Hayır. Müze yetkilileri yazıyor bunları. Yani hesapta uzmanlar. Fakat anlaşılan o ki, “leylekten başka kuş tanımamışlar”...
ÜLKEYİ TANIMAYAN UZMAN
Bu çok önemli bir zaaf… Hem halkımıza, insanımıza hem de ülkemizi ziyarete gelen turistlere bir fotoğraf sunuyoruz. Kim sunuyor bu fotoğrafı? Devlet sunuyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkesini, topraklarını, tarihini, kültürünü anlatıyor. Bunun için birilerine maaş ödüyor, uzman diye istihdam ediyor. Fakat maaş ödediği uzman, baktığı tiyatroyu dünyada tek sanıyor. Ülkemizde kaç tane antik tiyatro vardır? Bunun kaydının devlette bile olduğunu sanmıyorum. Fakat hadi bir rakam söyleyelim. Diyelim ki 300. Devletin uzman diye masaya oturttuğu şahsın, İznik Tiyatrosu’yla ilgili o panoyu yazarken bütün bu tiyatroları bilmesi gerekmiyor mu? Elbette ki gerekiyor. Be kardeşim, madem bilmiyorsun, pilavına uzman olmuşsun, bari sallama. Böyle bir hüküm cümlesi kurma. Çünkü bu tür işlerde en tehlikeli cümleler, ‘ilk’ ve ‘tek’ cümleleridir.
BAŞTAN UCA GÜNCELLEYELİM
Antalya’nın bu konuda daha şanslı ve daha donanımlı olduğuna bu vesileyle bir kere daha tanık olduk. Kentimizde de kültür, sanat, kültürel miras, tarih konusunda bir dolu sorun var. Hatta sorun yumağı. Fakat kötünün de kötüsü varmış demek ki. Tabii bu mesele Antalya Bursa’dan iyi meselesi değil. Kültürel ve tarihsel varlıkların, doğal zenginliklerin tanıtıldığı bütün resmi sitelerde, sayfalarda ciddi sorunlar, bilgi yanlışları, eksiklikler var. Anadolu’nun en ücrasına kadar ulaşan bir tanıtım ağının kurulması, ortak bir dil oluşturulması, dünyanın bir ucundaki insanın buraya nasıl geleceğinin ayrıntılı bir şekilde tarif edilmesi, yol gösterilmesi lazım. Doğru, güncel, gerçek bilgilerle yenilenmeliyiz. Devletin bir kurumunun bilgisi diğerinde de olmalı, yani eşgüdüm mekanizması çalışmalı. Ormancı ayrı, müzeci ayrı, jandarma apayrı bir bilgiyle konuşmamalı. Bunun için de bütün resmi tanıtım sitelerinin tepeden tırnağa güncellenmesi, tek bir çatı altında toplanması ve yönetilmesi gerekiyor.
Antalya böyle görünüyor CHP eski belediye meclis üyesi Mehmet Hacıarifoğlu, Üçkapılar’dan Kaleiçi’ne girildiğinde karşılaşılan manzarayı gündeme getirdi. Hacıarifoğlu’nun çektiği fotoğraflar, o bölgenin ne kadar döküntü, yıkıntı, pis durumda olduğunu gösteriyor. Denetleyen yok, müdahale eden yok, ceza yazan yok, ‘kaldır şu pisliği’ diyen yok. Hadi o kaldırmıyor, daya kamyonu sen kaldır be kardeşim. Sök at bu mezbeleyi, bu çerçöpü, bu görüntü kirliliğini. |