Türkiye’de çocuk işçiliği alarm veriyor. DİSK’in araştırmasına göre, ülkemizde 2 milyona yakın çocuk işçi bulunuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise dünya genelinde 138 milyon çocuk işçi olduğunu açıkladı. TÜİK’in 2024 verilerine göre ise çalışan çocuk sayısı 869 bine yükselirken, İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin raporuna göre sadece 2024 yılında 71 çocuk işçi yaşamını yitirdi.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ TOPLUMSAL ADALETİN DERİN YARASIDIR’
Çocuk işçiliğinin sadece ekonomik bir sorun olmadığını, aynı zamanda toplumsal adalet, eşitlik ve insan onurunun sorgulandığı çok derin ve karmaşık bir yara olduğunu ifade eden Uzman Sosyolog Funda Alpaslan Talay, “Türkiye’de milyonlarca çocuk, henüz oyun oynayıp, eğitim alma, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde gelişme hakkını kullanması gereken yaşlarda, ne yazık ki çalışma hayatının ağır yükünü sırtlamak zorunda kalıyor. Bu durumun arkasında yoksulluğun pençesi, sosyal güvencenin eksikliği ve toplumdaki derin eşitsizliklerin oluşturduğu çok katmanlı bir yapının varlığı söz konusu. Dolayısıyla çocuk işçiliği, sadece bireysel bir sorun değil, sistematik sosyal adaletsizliğin açık bir göstergesidir” dedi.
‘SOSYAL POLİTİKALARIN YETERSİZLİĞİNİN GÖSTERGESİDİR’
Çocuk emeğinin sömürülmesinin, toplumsal yapının ne denli çarpık olduğunu ve sosyal politikaların ne kadar yetersiz kaldığını gösterdiğini vurgulayan Talay, “Çocukların sokaklarda, tarlalarda, atölyelerde ve tehlikeli iş ortamlarında zorla çalıştırılması, sadece bireysel aile sorunlarının değil, kamusal alandaki sorumlulukların sistematik olarak ihmal edildiğinin bir göstergesidir. Bu durum, toplumun vicdanında büyük bir aşınma yaratmakta, çocukların korunmasına dair kamu politikalarının ne derece yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.

YOKSULLUKTAN ÖTE BİR HAK GASBI
Çocuk işçiliğinin sadece ekonomik yoksulluk nedeniyle ortaya çıkan bir sorun olmadığını, aynı zamanda çocukların temel haklarının gaspı anlamına geldiğini belirten Talay, “Çocuk işçiliği, bir çocuğun eğitim, oyun ve sağlıklı gelişim haklarının elinden alınmasıdır. Eğer bir çocuğun emeği üzerinden üretim sağlanıyorsa, orada ekonomik sistemin insani değerlerden ne kadar uzaklaştığını, sosyal koruma ağlarının işlevsizleştiğini ve kamu politikalarının önleyici görevini yerine getirmediğini açıkça görürüz. Bu durum, sosyal devlet anlayışı ile toplumun dayanışma ahlakı arasında ciddi bir çelişki yaratmaktadır” diye konuştu.
‘KADINLARIN YAŞAM KOŞULLARI DA DİKKATE ALINMALI’
Çocuk işçiliğiyle mücadelede kadınların yaşam koşullarının da mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Talay şu ifadelere yer verdi; “Özellikle tek ebeveynli ya da çok çocuklu ailelerde, kadınların güvenceli ve düzenli bir işe erişim imkânı sınırlıysa, çocukların çalışması aileler için bir hayatta kalma stratejisine dönüşebilir. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, kadınların iş hayatına katılımını artıran ve çocuk bakım hizmetlerini yaygınlaştıran politikalar, çocuk işçiliğiyle mücadelede vazgeçilmez birer unsurdur. Kadınların ekonomik bağımsızlığı ve sosyal destek mekanizmalarına erişimi, çocukların çalışma hayatına sürüklenmesini engellemenin en etkili yollarından biridir.”
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ SADECE KIRSAL DEĞİL, KENTSEL SORUN DA’
Çocuk işçiliğinin sadece kırsal alanlarda değil, kentsel dönüşüm, göç, kayıt dışılık ve sosyal dışlanmanın yoğun yaşandığı tüm bölgelerde yaygın bir sorun olduğunu söyleyen Talay, “Çocuk işçiliği, maalesef sadece yoksul kırsal bölgelerin değil, aynı zamanda kentsel yoksunlukların, göç olgusunun ve sosyal dışlanmanın sıkıntılarının yaşandığı her yerde karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve sendikaların bu konuda aktif ve sorumluluk sahibi olması şarttır. Toplumun her kesimi, çocukların güvenli, özgür ve destekleyici ortamlarda büyüyebilmesi için elini taşın altına koymak zorundadır” dedi.
‘ÇOCUKLARIN ÇALIŞMADIĞI BİR TÜRKİYE MÜMKÜN’
Çocuk işçiliğinin tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunu vurgulayan Funda Alpaslan Talay şunları söyledi: “Çocukların çalışma hayatından tamamen uzak, oyun oynayıp eğitimlerine odaklanabilecekleri bir Türkiye hayali kesinlikle ulaşılması mümkün bir hedeftir. Bu hedefe ulaşmak sadece çocukların geleceğini korumakla kalmaz, aynı zamanda toplumumuzun vicdanını onarmak anlamına gelir. Çocuk işçiliği sorununun çözümü, sadece yasa koymakla veya cezalar vermekle sınırlı kalmamalıdır. Ailelerin geçim yükünü çocuklarına yüklemek zorunda kalmadığı, herkesin eğitim ve sağlık hizmetlerine kolayca ulaşabildiği, sosyal desteklerin yaygınlaştırıldığı ve tüm kamu kurumlarının ortak sorumlulukla hareket ettiği bütüncül bir sistem kurulmalıdır. Bu kapsamda, çocuk işçiliğiyle mücadele etmek, aslında tüm toplumun ve özellikle geleceğimizin korunması anlamına gelir. Çocuklara karşı olan borcumuz, onları sömüren, haklarını gasp eden bu düzeni değiştirmek; daha adil, daha eşitlikçi ve daha güvenli bir gelecek inşa etmektir. Bizim görevimiz, çocukların haklarını koruyan, onları sömürüden ve kötü çalışma koşullarından uzak tutan bir toplum yaratmak olmalıdır.”





