17 Ağustos 1999’da merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve "asrın felaketi" olarak anılan Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçti. Saat 03.02’de meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki deprem, 45 saniye süren yıkıcı etkisiyle başta Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce olmak üzere geniş bir bölgeyi etkiledi. Depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken, 43 bin 953 kişi yaralandı. Yaklaşık 200 bin kişi evsiz kaldı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 iş yeri yıkıldı. Toplamda 16 milyona yakın insan depremden değişik düzeylerde etkilendi.
DEPREMİN ÜZERİNDEN 26 YIL GEÇTİ
Türkiye’nin sürekli deprem riski altında olduğunu belirten Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Yüksel Karaman, “Gölcük depreminden tam 26 yıl geçti. Ülkemizde her gün bir bölgede mutlaka bir deprem oluyor ve olmaya devam edecek. Depremler doğanın bir gerçeği ve dünya için de adeta bir nefes alma, yenilenme süreci. Bizler depremleri hayatımızdan çıkaramayız. Bu yüzden depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Deprem korkulacak bir olay değil, doğal bir süreçtir. Asıl endişe etmemiz gereken, depreme dayanıklı olmayan, sağlam olmayan yapılar ve binalardır” dedi.
‘BİZİ ASIL TEHDİT EDEN ÇÜRÜK BİNALARDIR’
Deprem değil, yapıların güvensizliğinin ölüm ve yıkımlara neden olduğunu vurgulayan Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Deprem kendisi doğanın kaçınılmaz bir hareketi. Asıl can kayıplarına ve hasarlara sebep olan, sağlam yapılmamış, deprem yönetmeliklerine uygun inşa edilmemiş binalardır. Depremi değil, o binaların yıkılması ve çökmesi öldürür insanları. Yapı güvenliği öncelikli olmalı, sağlam bina ve doğru zemin etütleri şarttır. Zemin etütleri, bir binanın ayakları gibidir; bu adım atlanırsa, en modern yapı bile felakete dönüşebilir.”
‘ZEMİN ETÜTLERİ VE DEPREM KUŞAKLARI TAKİP EDİLMELİ’
Türkiye’nin deprem kuşağında olduğunu ve özellikle Akdeniz bölgesindeki fay hatlarının dikkatle takip edilmesi gerektiğini belirten Karaman, “Ülkemizin hemen her bölgesi deprem riski taşımakta. Ancak özellikle Akdeniz deprem kuşağındaki faylar sürekli gözlemlenmeli, takip edilmeli ve riskler zamanında tespit edilmelidir. Bu çalışmalarla olası büyük depremler önceden fark edilip gerekli önlemler alınabilir. Riskleri önlemek için sürekli ve disiplinli bir sismik gözlem şarttır” ifadelerini kullandı.
‘DEPREM GERÇEĞİYLE YÜZLEŞMELİYİZ’
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatan Karaman, toplumun ve yöneticilerin bilinçlenmesi gerektiğini söyledi: “Türkiye, jeolojik yapısı itibarıyla doğal olarak deprem riski yüksek bir ülkedir. Bu gerçeği kabul etmek zorundayız. Depremle yaşamayı öğrenmeli, gerekli önlemleri almalıyız. Yapılarımız sağlam olmazsa, can kayıplarını önlemek mümkün değildir. Toplumun her kesimi afet bilincine sahip olmalı ve kentsel dönüşüm gibi projeler titizlikle yürütülmelidir.”
‘HAZIRLIKLI OLMAK HAYAT KURTARIR’
Karaman, “Unutulmamalıdır ki deprem anında bizi öldüren doğa olayı değil, ihmaller ve güvenli olmayan yapılar olacaktır. Deprem ne zaman ve nerede olur bilinmez ama hazırlıklı olmak tamamen bizim elimizdedir. Can ve mal kayıplarını azaltmak için her adımı atmak zorundayız. Yıkılan binalar, eksik denetimler, ihmal edilmiş zemin etütleri ve yapı standartlarının uygulanmaması bizlerin en büyük düşmanıdır” diyerek uyarıda bulundu.