Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği (PDR) Antalya Şube Başkanı Tayfun Yılmaz, aile içi şiddetin yalnızca fiziksel bir olgu olmadığını, derin psikolojik kökenlere dayandığını belirterek, son yıllarda artan vakaların temelinde anlaşılmamak, yalnızlık ve kültürel çatışmaların yattığını söyledi. Bireylerin evliliğe kendi ailelerinden taşıdıkları duygu, değer ve tanımlar ile girdiğini belirten Yılmaz, “Herkes saygı görmek ister. Ancak saygıyı nasıl tanımladığı çok farklı olabilir. Bir taraf özgür bırakmayı saygı olarak görürken, diğer taraf bu durumu ilgisizlik ve sevgisizlik olarak algılayabiliyor” dedi.

‘DUYGULARIN BASTIRILMASI ŞİDDETİ TETİKLİYOR’;
Yılmaz, toplumsal cinsiyet normlarının da şiddeti körükleyen önemli bir unsur olduğuna dikkat çekti. Erkeklerin duygularını ifade etmelerinin toplum tarafından çoğu zaman zayıflık olarak görüldüğünü, bu nedenle bastırılan duyguların öfke olarak dışa vurulduğunu belirterek, “Toplum, erkekten güçlü olmasını, ağlamamasını bekliyor ama kızmasına izin veriyor. Kadında ise tam tersi bir norm var. Aynı duygular farklı şekillerde dışa vurulmak zorunda kalınıyor. Bu, sağlıksız bir duygu ifadesine ve dolayısıyla şiddete zemin hazırlıyor” dedi.

PANDEMİ SONRASI YALNIZLIK ARTTI
Pandemi sonrası aile içi şiddet vakalarının artmasının tesadüf olmadığını belirten Yılmaz, sosyal destek mekanizmalarının zayıflamasının bu artışta önemli rol oynadığını ifade etti: “İnsanlar artık mutlu olduklarında arayacak birini bile bulamıyor. Üzgünken ya da stresliyken rahatça paylaşım yapabileceği sosyal çevresi kalmadı. Bu durum, bireylerin duygusal gerginliklerini atamamasına neden oluyor”.
1698773739818-1

‘TRAVMALAR, ÖRÜNTÜ HALİNDE TEKRARLANIYOR’
Yılmaz, çocuklukta maruz kalınan şiddetin yalnızca bir anı değil, ileriki yaşamda da bireyin ilişkilerini etkileyen bir örüntü olduğunu söyledi. “Bir çocuk, bağırışların ve aşağılamaların olduğu bir evde büyüyorsa, bu onun normali haline gelir. İleriki yaşlarda sağlıksız ilişkileri bilinçsizce tekrar seçer. Çünkü bildiği, tanıdığı ilişki biçimi budur” ifadelerini kullandı. Travmaların bir tür ‘kötücül konfor alanı’ yarattığını belirten Yılmaz, “Çocuk, yaşadığı şeyin yanlış olduğunu ancak ergenlik döneminde, arkadaşlarıyla kıyaslama yaptığında fark eder. O zamana kadar gördüğü davranışları normalleştirir ve bu normallik onun ileriki yaşamını da şekillendirir” dedi.
 

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK/HABER