Ekranlarda ‘cin’ demek yasak… ‘Üç harfliler’ diyor sunucu ya da konuklar. Kim yasakladı? Tabii ki RTÜK… 2019 yılında alınan bu yasaklama kararının gerekçesini bilmiyorum. Muhtemelen iktidara yakın bir ‘rahatsız’ şikayetçi olmuştur; ‘milliyetçi-mukaddesatçı’ iktidar bloğunun RTÜK’ü de basmıştır yasağı. O kadar milliyetçi-mukaddesatçı bir iktidar ki bu, kutsal kitaplarından bile haberleri yok. Kuran’da Cin Suresi diye 28 ayetten oluşan bir sure var. RTÜK’ün bu akıllara seza yasağından sonra TV ekranlarında Cin Suresi nasıl okunuyordur acaba? Malum Kuran sureleri yayınlayan kanallar var. Sayıları da oldukça fazla… ‘Üç Harfliler Suresi’ diye mi veriyorlar Cin Suresi’ni? Resmen Allah’a, tanrı kelamına bile sansür… Bunu başka bir iktidar yapsa 50 yıl siyasi malzeme olarak kullanırlar, üzerinde tepinip dururlardı. Bu iktidar, yani AKP-MHP ittifakı yaptı ve kimsenin gıkı bile çıkmadı. Bırakın gerekçesini merak edeni, sorgulayanı, üzerine iki satır kelam bile edilmedi.

Kendi kutsalını yasaklayan iktidar

RTÜK, ‘toplumun ahlakı bozulmasın’ diye uzun süredir Kemal Sunal filmlerindeki ‘eşşolueşşek’ sözünü kesiyor, rakı, şarap kelimelerini bipliyor. Muhalif kanallardaki tartışma programlarında her kelam ince elenip sık dokunuyor, konuşmacılar ‘gırtlak dokuz boğumdur’ minvalinde her sözü ölçüp tartıp, düşünüp taşınıp öyle söylüyor, en basit habere bile cezalar yağıyor. Sansür ve baskı bu boyutlara ulaştı. İktidarın neye takacağı, bir yandaşın kalkıp da neyi ihbar edeceği, kimin kimden rahatsız olacağı belli değil. Sansür mekanizması vahşice, ceza dişlileri arsızca işliyor. Bunlara artık şaşırmaz olduk. Şaşırmamak tehlikeli bir şeydir. Çünkü ‘şaşkınlık’ insanı insan yapan erdemlerden biridir. Toplum bu erdemini yitirmeye başladı. Muhalifi, aykırıyı, hizaya girmeyeni, alkış tutmayanı, itiraz edeni cezalandırmak, susturmak, terbiye etmek için kullanılan ‘sansür’ mekanizmasının, iktidarın kendi dayanağı olan kutsallara bile ulaşmış olması ise nasıl bir cehennemde yaşadığımızın göstergesi.

Mafya dizileri adaletin yerini aldı

Bu yasaklar dişlisi ülkeyi muma çevirmek için işlerken, toplumun ahlak düzeyini de hep birlikte seyrediyoruz. Ruh hastası insanların fink attığı, racon kestiği diziler etrafımızı kuşatmış durumda. Mafya vaka-i adiyeden hale geldi. Hatta adalet mekanizmasının tıkandığı, dağıldığı, iktidarın koynuna girdiği günümüzde mafya adalet dağıtıyor. Tekrarlıyorum: Mafya adalet dağıtıyor. Bir ülkenin, bir devletin inebileceği en dip nokta burasıdır herhalde. Silahlar konuşuyor, evler basılıyor, insanlar kaçırılıyor, dövülüyor, işkence ediliyor, öldürülüyor, çatır çatır mermi yakılıyor, devletin adamları mafya unsurlarıyla kol kola iş tutuyor. Halkımız da taraf oluyor, alkış tutuyor bu senaryoda. Bu dizilerin özellikle yandaş kanallarda mantar gibi yayılması bir tesadüf olmasa gerek. İktidara bodoslamış olan medya, anlatamadığı gerçeklerin yerine suçu, suçluyu öven, teşvik eden, yol gösteren, kutsayan bir yalan dünyayı evlerimize sokuyor. Üstelik herkesin villalarda yaşadığı, servetin hemen uzanılacak, alınıp iç edilecek yakınlıkta durduğu, lüks otomobiller, pahalı kıyafetlerle arz-ı endam edilen yalan dünyalar… Tarihi çarpıtıp, hayali karakterler monte edilmiş senaryolarla estirilen ‘vatan-millet-Sakarya’ rüzgarı da işin cabası.

Dejenere toplumun ekran şovları

Bu kadarla da sınırlı değil elbet… Kadın sunucuların sahaya sürüldüğü ‘katil kim?’, ‘kocam beni terk etti’, ‘evlilik vaadiyle dolandırıldım’ programları var ya, asıl dejenerasyon burada yaşanıyor. Daha doğrusu toplumun ne kadar dejenere edildiği, cahilleştirildiği ve cehaletin kutsandığına tanık oluyoruz bu programlar aracılığıyla… Katiller, tecavüzcüler, hırsızlar, dolandırıcılar, sahtekarlar, komşusunun eşine göz koyanlar, kız çocuklarını kaçıranlar, engelli maaşına çökmek için kadınları ailesinden kopartıp nikahına alan arsızlar, tekmili birden bu programlarda karşımıza çıkartılıyor. Üstelik o kadar ‘ahlaklı’, o kadar ‘dindar’, o kadar ‘Müslüman’, o kadar ‘milliyetçi’ ki bu insanlar, ağzınız açık kalır. Birçoğu zamanın ruhuna uygun olarak en bir İslami, en bir milliyetçi isimler taşıyorlar. Öyle bakıp kalıyorsunuz bu zamane canlılarına… Cem Yılmaz’ın deyimiyle, “Bir de bize marjinal derler”. Milliyetçi-mukaddesatçı, İslamcı, dindar, muhafazakar bir iktidar, kendi yandaşı kanallarda bu dejenere görüntülerin, bu ahlaksız manzaranın teşhirine niye yol verir? Çünkü bunlar iktidarın umurunda değil. Halk birbirini öpsün, dolandırsın, problem değil. Yeter ki iktidara oy versinler. Cehaletten ve kötülükten beslenen iktidarın kabusu sorgulayan, itiraz eden, eleştiren, araştıran, doğrusunu öğrenmeye çalışan kitlelerdir çünkü. O yüzden kendi kutsalındaki ‘Cin Suresi’ fazla umurunda değildir, onun bile yasaklanmasını isteyen ‘rahatsız’, iktidarın izdüşümüdür. ‘Cin’ sözcüğü yasaklandığında bunun ‘Cin Suresi’ni de kapsayacağını düşünmeyecek kadar şuursuz olduğu için iktidarın kullanışlı unsurudur ve bu kullanışlı unsur, adaletten, eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, barıştan, insan haklarından yana olan kitlelerin karşısında bir gölge, bir hayalet gibi dolaşıp duruyor.