Şunun şurasında ne kaldı ki parmak hesabı, sen de bir buçuk ay, ben diyeyim bir ay. Sonrası zemheri, oysa Antalya’ya güneş nasıl da yakışıyor. Amma velakin gel gör ki toprağın da çiftçinin de yağmura ihtiyacı var. Toprak çatır çatır çatlamış içecek su bile tehlikede. Ne diyor uzmanlar “Suyu dikkatli kullanalım” diye uyarıyor. Neymiş efendim “Antalya’ya güneş yakışıyormuş!”. Her neyse gün gelir devran döner, yine güneşli günlere kavuşuruz elbet.

***

Nihayet asgari ümit de başlıyor. Hani zemheri kapıda dedik ya, vay geldi başımıza. Gece yarısı zamları gelmeye başlamış, enerji, doğalgaz, akaryakıt zamları gelmeye başladı bile sistematik olarak. Uzmanların da ağzından bal damlıyor hani “Bu daha başlangıç” diyerek. Öyle ya, KDV’si ÖTV’si. Hani biraz dertleşelim dedik. Emekliye göre yapılacak zam değilmiş, peki zam değil de ne? Kapsama alanı dışıymış. Emekli şimdilerde refah payı falan değil, ‘gelmekte olan zemheri’yi düşünür olmuş. Öte yandan asgari ücretli, aylık 30 bin lira falan istiyormuş. Dedik ya asgari ümit başlıyor. Hadi bakalım bu yıl gönüllerden ne kopar. Denen o ki yüzde 20 falan yapılırmış. Rakamlar alt alta sıralanıyormuş. Durum bu, sizce ne olur? Yoksa zam beklentisi suya mı düşer dersiniz?

***

Hani biraz dertleşiyoruz ya, az biraz da bakıma muhtaç, yaş almış anne babaların derdine bakalım. Şöyle ki yaşlı anne ve babaya bakmayan evlatlara hapis cezası geliyormuş. Dahası, anne ve baba ‘hayırsız’ evlatlarına nafaka davası açabiliyormuş. Keşke yasa kısa sürede yürürlüğe girse de yaşı ilerlemiş anne babaya evlatlar sahip çıksa. Yaş almış anne ve babaya yasal zorunlulukla bakılmasa. İnsaf be, Allah aşkına insafa gelin. Bugünlük de bu kadar az ondan biraz bundan dertleştik. Sevgiyle kalın.