Antalya’nın yanı başında güzel coğrafyalar, hafta sonu biraz soluk almak, yürümek, piknik yapmak, arkadaşlarla, dostlarla vakit geçirmek için keyifli adresler var. Bunlarda biri de, hemen Antalya-Burdur sınırındaki Sia antik kenti… Çubukbeli’ni aşınca, Döşemealtı’na bağlı Dağbeli’nin hemen yanında duran Karaot diye bir köy var. Sia işte bu köyün sınırları içinde. İki ay önce, “Mevsime uygun bir tavsiye” diye anlatmıştık buraları. “İki ilin de arasında bir yerde” diye tarif etmiştik köyü. Yaşayan, soluk alan, güzel bir köy Karaot.
JANDARMA DEVRİYE ATIYOR
Bu hafta sonu tekrar yolumuz düştü. Sia antik kentinin daha önceden çıkmadığımız akropolüne, kalesine, surlarına da çıktık bu sefer. Muhteşem. Etkileyici. Bir şeyler atıştırdık, çayımızı içtik, bol bol fotoğraf çektik, tam toparlanıyorduk ki sivil jandarmaları gördük. Antik kente fotokapan kurulmuş. Karaot köylüleri de duyarlı. Antik kentin içine kadar araçla gidilmiyor, araçları biraz uzak bir noktada bırakmak gerekiyor. Park edilen araçları gören köylüler de jandarmaya haber veriyor anlaşılan. Sivil giyimli jandarma devriye atıyor bölgede.
BU DUYARLILIK ALKIŞLANIR
Arkadaşlarınız, dostlarınızla, ailenizle bir Pazar günü gezmeye gitmişsiniz, oturmuş piknik yapıyorsunuz, kafanızda jandarma dikiliyor. Canınız sıkılır tabii. Fakat sıkılmasın. Antik kentlerdeki yağma, kültürel miras talanı öyle bir boyuta ulaşmış durumda ki, içimiz yanıyor. Sia’nın da sağında solunda defineci çukurları, yağma izleri, hırsız yuvaları önünüze çıkıyor. “Önlem, önlem, önlem” diye feryat ediyoruz, yetkilileri göreve çağırıyoruz sürekli. O nedenle canınız sıkılmasın, yadırgamayın bu kontrolleri. Jandarma gelip kolaçan ediyor, defineci mi, gezmeye gelmiş insanlar mı diye bir bakıyor. Bu güzel bir şey…
TARİHİNE SAHİP ÇIKAN KÖYLÜ
Her yerde olduğu gibi Burdur’da da kültürel yağma, kaçak kazılar, defineci talanı yaygın. Fakat yağmayı durdurmaya, tarihi eserleri korumaya yönelik bir çaba da görülüyor. Bucak’taki başka bir alanı örnek verelim mesela. Kızılkaya köyünde antik çağlardan kalan bir açık hava tapınım alanı var: Apollon Perminum Tapınağı… Yerini bulmak için köylülere sormanız gerekiyor. Köylüler de bölgenin kameralarla izlendiğini söyleyip ziyaretçileri uyarıyor. “Eserimize sakın ha zarar vermeyin” diyorlar yani. İki kere gittim, ikisinde de aynı sözleri duydum. Belli ki güvenlik güçleri ya da müze yetkilileri köylüleri sıkı sıkıya tembihlemiş. Köylülerin de bu konuda duyarlı, bilinçli oldukları belli. Eserlerine sahip çıkıyorlar yani. Yağmalatmıyorlar.
MELLİ’NİN YILDIZI YÜKSELİYOR
Sia’ya gitmişken Melli antik kentine de uğradık. Beldenin adı yakın tarihlere kadar Melli’ydi, fakat işgüzar idareciler, ‘gavur ismi’ diye değiştirip Kocaaliler yaptı. Antik kent, Kocaaliler’in hemen üstünde. Beldede emekleme aşamasında olan bir turizm var. Birkaç butik otel yapılmış anlaşılan. İnciri ünlü buranın, İncir Festivali yapılıyor. Salebi de ünlü. Daha toplanmadan satılıyor desek, abartmış olmayız. Antik kentin küçük de olsa bir ziyaretçi kitlesi var. Burdur Müzesi patika açmış, bitki temizliği yapmış, fotokapanlar kurmuş. Yani etkililer, yetkililer, amirler, memurlar klimalı odalarda pineklemek yerine, kentin tarihi zenginliklerini, kültürel mirasını, doğal güzelliklerini, somut ve soyut değerlerini korumak, tanıtmak için çaba harcıyor belli ki… Darısı Antalya’nın da başına diyelim.
Bir gezi macerası
İdris Özyol
Yorumlar