Küresel açlık artarken gıda israfı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de endişe verici boyutlara ulaştı. Gıda Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Manavoğlu, israf edilen gıdaların hem ekonomik hem çevresel hem de insani krizleri tetiklediğini belirterek, acil önlemler alınması çağrısında bulundu.

HER GÜN 1 MİLYAR ÖĞÜN YEMEK ÇÖPE ATILIYOR
Manavoğlu, dünya genelinde üretilen gıdanın yaklaşık üçte birinin çöpe gittiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Düşünebiliyor musunuz? Her gün, dünya genelinde yaklaşık 1 milyar öğün yemek daha sofraya ulaşmadan çöpe gidiyor. Bu sadece rakamsal bir kayıp değil; bu, milyonlarca aç insanın umutlarının, emeğin, suyun, enerjinin ve toprağın çöpe gitmesi demek. Bu kadar ciddi bir israf, artık sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir krizdir. Açlıkla mücadele eden milyonlarca insan varken, bu kadar gıdayı heba etmek vicdani bir sorun haline gelmiştir.”

Birleşmiş Milletler’in 2024 verilerine göre, dünyada 673 milyon insan açlıkla mücadele ediyor. Ancak her yıl 1 trilyon dolar değerinde gıda ya kayboluyor ya da çöpe gidiyor. Üstelik israf edilen bu gıdalar üretilirken kullanılan kaynaklar da boşa harcanıyor: temiz su, enerji, iş gücü ve tarım arazileri.

‘TÜRKİYE'DE HER BİREY YILDA 93 KİLO GIDAYI ÇÖPE ATIYOR’
Türkiye'nin de bu küresel sorunun dışında olmadığını vurgulayan Manavoğlu, ülke genelindeki tabloyu şu sözlerle aktardı: “Ülkemizde kişi başına yılda yaklaşık 93 kilogram gıda israf ediliyor. Bu rakam dört kişilik bir ailede yılda yaklaşık 370 kilogram anlamına geliyor. Toplamda 26 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Bu israfın ekonomik karşılığı 224 milyar TL’yi buluyor. Bu para, hem aile bütçesinden, hem tarım sektöründen, hem de kamu kaynaklarından çalınan bir değerdir. Hepimiz bu israfın bir parçasıyız, dolayısıyla çözümün de parçası olmak zorundayız.”

‘İSRAF SOFRADA BAŞLIYOR, ÇÖP KUTUSUNDA BİTİYOR’
İsrafın yalnızca marketlerde ya da tarlada olmadığını belirten Manavoğlu, asıl kaybın evde ve tüketici davranışlarında başladığını ifade etti: “İsraf aslında mutfakta başlıyor. Gereğinden fazla alışveriş yapıyoruz, ihtiyacımız olmayan ürünleri sepete dolduruyoruz. Sonra bu ürünlerin son kullanma tarihini geçiriyoruz, ya da tüketmeden çöpe atıyoruz. Evde fazla yemek pişiriyoruz, büyük porsiyonlar hazırlıyoruz ve bitiremeyince artanları ya buzdolabının arkasına itiyoruz ya da doğrudan çöpe atıyoruz. Bu davranış kalıpları değişmedikçe hiçbir kampanya, hiçbir yasa gerçek bir çözüm olamaz.”

‘TURİZM SEKTÖRÜNDE DOĞRU PORSİYON ÖNEMLİ’
Antalya gibi turizmin yoğun yaşandığı bölgelerde toplu tüketim noktalarında israfın çok daha büyük boyutlara ulaştığına dikkat çeken Manavoğlu, otel ve restoranlara da çağrıda bulundu: “Turizm sektöründe maalesef ‘müşteri memnuniyeti’ adına tabaklar gereğinden fazla dolduruluyor. Oysa misafirlerin tabağında kalan her gram yiyecek, sadece ekonomik değil aynı zamanda etik bir israf. Büyük porsiyonlar sunmak bir kalite göstergesi değildir. Önemli olan, doyurucu ve tüketilebilecek kadar porsiyon sunmaktır. Özellikle açık büfelerde alınan ama yenmeyen gıdaların miktarı inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu, kontrol altına alınmalı.”

‘GIDA İSRAFINI ÇOCUKLARA ANLATMAZSAK BU KISIR DÖNGÜ SÜRECEK’
İsrafla mücadelenin en etkili yolunun erken yaşta eğitim olduğunu vurgulayan Manavoğlu, ailelere ve eğitim kurumlarına da önemli görevler düştüğünü belirtti: “Çocuklara küçük yaşta israfın ne demek olduğunu, yemeğin nasıl bir emekle üretildiğini ve tabağındaki her lokmanın bir değeri olduğunu anlatmalıyız. Bu bilinç evde başlar, okulda gelişir. Eğer çocuklarımız daha ilkokul çağında ‘bir dilim ekmeğin kıymetini’ öğrenmezse, ileride bu alışkanlıkları değiştirmek çok zor olur. Bu işin temelinde eğitim yatıyor.”

‘TARIM POLİTİKALARI DEĞİŞMEDEN GIDAYA ERİŞİM EŞİTLENEMEZ’
Manavoğlu ayrıca çözümün yalnızca bireysel önlemlerle sınırlı olmadığını, devletin de tarım ve gıda politikalarını yeniden ele alması gerektiğini belirtti: “Çiftçimizin üretim yapabilmesi için tarım girdilerinin maliyeti düşürülmeli, üretici desteklenmeli. Gıda zincirinde fiyat dengesizliği giderilmeli. Üretilen gıda, sadece parası olanın ulaşabileceği bir meta olmamalı. Gıdanın eşit ve adil dağıtımı sağlanmalı. Bu sadece bir sosyal devlet anlayışının gereği değil, aynı zamanda bir insan hakkıdır.”

‘HEM İNSAN HEM ÇEVRE HEM DE EKONOMİ KAYBEDER’
Gıda israfının bir halk sağlığı, çevre ve etik sorunu olduğunu hatırlatan Manavoğlu, “Gıdaya erişim, sürdürülebilir üretim ve israfın önlenmesi yalnızca bireylerin değil, tüm toplumun ve yönetenlerin ortak sorumluluğudur. Bu bilinç topluma yerleşmezse kaybeden sadece aç insanlar değil, hepimiz oluruz. Çünkü israf edilen gıdanın karşılığında kaybedilen su, enerji, toprak ve para bize dönüp kriz olarak geri gelir. Bu döngüyü kırmak zorundayız” dedi.

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER