Eğitim İş Antalya 1 No’lu Şube Başkanı Sadık Acar, Türkiye’de pandemi sonrası derinleşen ekonomik kriz ve yanlış politikalar sonucu artan enflasyonun toplumu her geçen gün daha fazla yoksullaştırdığını ve yaşam standartlarını aşağı çektiğini vurguladı. Acar, “Halkın yoksullaşmasındaki temel neden iktidarın ücretlerde/maaşlarda yaptığı nominal artışların, artan enflasyon oranının altında kalması yani reel ücretlerin/maaşların (satın alma gücünün) her geçen gün düşmesidir” dedi.

‘EMEKLİ YILI’ VE ‘AİLE YILI’ İLANLARI BEKLENTİLERİ KARŞILAMADI
Sadık Acar, hükümetin 2024 yılını “emekli yılı”, 2025 yılını ise “aile yılı” ilan etmesinin, ilgili gruplar için yoksullukla mücadele politikalarının başlangıcı olarak algılandığını ancak sonuçların beklendiği gibi olmadığını belirtti. Bu ilanlara rağmen, halkın alım gücündeki düşüşün hız kesmeden devam ettiğini ifade etti.

Eğitim İş’in hazırladığı rapora göre, halkın alım gücündeki düşüş 2014 ile 2025 yılları arasındaki çarpıcı karşılaştırmalarla gözler önüne serildi. Acar, durumu şu şekilde özetledi: “Asgari ücret ile alınabilen gram altın 2014 yılında 10,07 iken 2025 yılında 5,49’a; en düşük öğretmen maaşı ile alınabilen gram altın 2014 yılında 25,57 iken 2025 yılında 11,28’e; en düşük emekli maaşı ile alınabilen gram altın 2014 yılında 11,33 iken 2025 yılında 3,59’a geriledi.”

2014 yılındaki alım gücüne ulaşmak için bugünkü maaşların ne olması gerektiğini de açıklayan Acar; “2014 yılındaki alım gücüne sahip olmak için (gram altın bazında) bugün en düşük emekli maaşı 45.603 TL, asgari ücret 40.531 TL, en düşük öğretmen maaşı 102.919 TL olmalıdır. 2014 yılında 300 gram olan ekmek 200 grama düştü, ekmek üçte bir oranında küçülürken fiyatı yüzde 1000’in üzerinde arttı. Gelir gruplarının ekmeği satın alma gücü yarı yarıya azaldı” dedi.

Birleşik Kamu-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı verilerine de değinen Acar, 2024 yılının Nisan ayında asgari ücretin açlık sınırının 2888 TL altında olduğunu, 2025 yılının Nisan ayında ise bu farkın 4074 TL’ye yükseldiğini belirtti. Acar, “Açlıkla mücadele yılın henüz dördüncü ayında oldukça zorlaşmıştır” dedi.

Barınma ve ulaşım gibi temel harcama kalemlerinin de dahil edildiği yoksulluk sınırı hesaplamalarında ise durumun daha da vahim olduğunu vurgulayan Acar, “En düşük emekli maaşıyla barınma ve ulaşım masraflarını karşılamak mümkün değilken, asgari ücretli ve en düşük öğretmen maaşıyla geçinmeye çalışanlar gelirlerinin önemli bölümünü kullanmak zorundadır” diye konuştu.

GELİR DAĞILIMI ADALETSİZLİĞİ ALARM VERİYOR
Tüm bu süreçlerin sonucunda ülkenin bir kesiminin yoksullaşırken, bir kesiminin zenginliğine zenginlik kattığını belirten Acar, “Türkiye, OECD ülkeleri arasında gelir dağılımı adaletsizliğinin en yüksek olduğu 3. ülke oldu” diyerek durumun ciddiyetini gözler önüne serdi.

EĞİTİM-İŞ MÜCADELEYE DEVAM EDECEK
Eğitim-İş olarak taleplerini dile getirmeye ve toplum hak ettiği refah düzeyine ulaşıncaya kadar mücadele etmeye devam edeceklerini ifade eden Sadık Acar, “Gerçek dışı enflasyon verileri dikkate alınarak belirlenen gelir artışıyla halkı açlığa ve yoksulluğa mahkum eden, sağlıklı ve dengeli beslenmeye imkan tanımayarak toplum sağlığını tehlikeye atan, emekli ve asgari ücretliyi halkın hedefi haline getiren ve tüm bunları yaparken bir kesiminin kar enflasyonu yaratarak aşırı zenginleşmesine imkan tanıyan, gelir dağılımı adaletini bozan sistem değişene kadar mücadelemiz sürecektir” şeklinde konuştu.

Kaynak: HABER MERKEZİ