30 Ağustos Zafer Bayramı’nı dün resmen kutladık. O eski coşkulu kutlamalar yok artık. Zira içinde halk yok!

İzmir’de milli bayramlarımızı kutladığımız 60/70’li yıllara gittim. 30 Ağustos, 9 Eylül, 29 Ekim, Ege’nin bayramları olurdu. Bir de İzmir Fuarı 30 gün açık kalırdı ki tadından doyulmaz.

O günler en güzel elbiselerimizi giyer, bando eşliğinde askerlerin geçişini hayranlıkla izlerdik. 1930’lu yıllarda başlayan ekonomik kalkınmaya önderlik yapan firmaların ürünlerinin sergilendiği kamyonlar da bu festival gibi bayramlara katılırdı.

Milli ve yerli kalkınmayı görür, ürünlere dokunurduk.

Gece de fener alayları düzenlenirdi.

* * *

Yerli ve milli kalkınma, 1’inci Türkiye İktisat Kongresi ile başladı.

Atatürk bir organizatör gibi çalıştı o kongrede. İşçiler, köylüler, esnaflar, tüccarlar, sanayiciler nerede oturacaklardır vb.

Binlerce kişiye konuştu;

“Efendiler; askeri zaferler, ekonomik başarılarla taçlandırılmalıdır. Bilirsiniz ki ekonomisi zayıf bir miller fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz. Memleketin yönetimindeki başarı da ekonomisindeki kazançların derecesiyle orantılı olur. Hiçbir uygar devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından evvel ekonomisini düşünmüş olmasın. Memleket ve bağımsızlık savunması içi varlığı gerekli olan bütün kuvvetler ve araçlar, ekonomik yaşamın açılma ve gelişmesiyle olabilir.” (Atatürk/1924)

İşte o bayramlarda ekonomik kalkınmanın ürünlerini görürdük.

Şeker, tuz, çay, sabun, jilet.

Ve daha yüzlercesi.

Bizim olan ürünler.

Yerli ve milliye sahip çıktığımız gün işte o zafer taçlanacaktır.

* * *

Can Yücel’i anmadan geçmeyeceğim...

Ağustos’ta doğan ve yine bir Ağustos günü, 24 yıl önce aramızdan ayrılan, logosu ‘Merhaba’ şairimiz Can Yücel;

“Farkında olmalı insan” şiirinde zenginliğin nasıl da boş, paylaşmanın ise ne büyük bir zenginlik olduğunu anlatır;

“Henüz bebekken, ‘dünya benim!' dercesine

Avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,

Ölürken de aynı avuçların ‘her şeyi bırakıp gidiyorum

İşte!' dercesine apaçık kaldığını

Fark etmeli.

Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.

Zenginliğin ve bereketin, sofradayken önünde biriken ekmek

Kırıntılarının yemekte gizlendiğini

Fark etmeli.

Fark etmeli.

Ömür dediğin üç gündür,

Dün geldi geçti yarın meçhuldür,

O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.”