100.000 KİŞİDEN 40 - 80'İNDE GÖRÜLÜYOR
İnflamatuvar barsak hastalıklarının sıklığının coğrafi konum, etnik gruplar, endüstrileşme ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değişkenlikler gösterdiğinden bahseden Prof. Dr. Ahmet Tezel, hastalık hakkında veriler paylaştı: 'Genel olarak endüstrileşmiş, batı tipi beslenme alışkanlığı olan, yeterli güneş ışığında yararlanamayan kuzey ülkelerinde, kent yaşamında ve belli etnik gruplarda hastalık görülme sıklığı daha fazlayken güney ülkelerinde, kırsal yaşam süren bireylerde ve taze sebze ve meyve yiyen, fiberaçısından zengin beslenen bireylerde daha az görülmektedir. Kuzey Amerika'da toplam görülme sıklığı 100.000 kişide 248, Avrupa için ise 100.000 kişide 505'tir.Ülkemizde ise inflamatuvar barsak hastalığı sıklığını araştıran saha çalışması bulunamaması büyük bir eksikliktir. Ancak ülkemizde azımsanmayacak sayıda hasta olduğuna inanılmaktadır. Son yıllarda da bu sayı hızla artmaktadır. Epidemiyolojik çalışmalar az olup veriler 3. basamak sağlık hizmeti veren hastanelere başvuruların değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bu veriler dikkate alındığında sıklığın kabaca 100.000 kişide 40 – 80 arasında olduğu düşünülmektedir.'
GENETİK VE ÇEVRESEL FAKTÖRLER
İnflamatuvar barsak hastalıklarının kesinlikle bulaşıcı olmadığını belirten Prof. Dr. Ahmet Tezel, hastalık için risk oluşturan etkenlerden bahsetti: 'Hastalığı oluşturan etkenlerdenbiri genetik faktörlerdir. İnflamatuvar barsak hastalığı tanısı konulan kişilerde yaklaşık yüzde 2-14 oranında, ailede başka bir bireyde daha bu hastalık bulunur. En kesin çevresel faktör ise sigaradır. Özellikle Crohn hastalığının her aşamasında hastalığı ve tedavi başarısını olumsuz etkilemektedir. Sigara kullanımı Crohn hastalığı için mutlak risk oluşturmaktadır. Kesin olmamakla birlikte doğum kontrol hapları, çocukluk çağında antibiyotik kullanımı, barsak bakterilerin çeşitliliğini azaltarak hem ülseratif kolit hem de Crohn hastalığı için risk oluşturmaktadır. Bunlara ek olarak sağlıklı ve dengeli bir bağışıklık sistemi için gerekli olan D vitamini eksikliğinin inflamatuvar barsak hastalığı riskini artırdığı ileri sürülmektedir. Son olarak fiber açısından fakir, rafine karbonhidrat ve doymuş yağlardan zengin Batı tipi diyet hastalık için risk oluşturmaktadır.'
EN ÇOK GENÇ ERİŞKİN GRUBU
Her iki inflamatuvar barsakhastalığının en sık genç erişkin yaş grubunda görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Tezel, başarılı bir şekilde tedavi edilmezse hastalığın özürlülük yaratabileceğini, organ kayıplarına yol açabileceğini belirtti: 'Hastalarımız tedavinin süresinin belirsizliği, sonuçları, kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyon olasılığı, operasyon olasılığı, kolostomi (barsağın çıkarılarak karın duvarına açılması), gebelik ve emzirme, çocuğunda hastalık riski, kanser gelişmesi gibi konularda derin kaygılar içindedir. Bu hastalar aktivite dönemlerinde sık sık sağlık kurumlarına başvurmakta, hastaneye yatmakta, tekrarlayan operasyonlar geçirmektedir. Ayrıca iş verimleri düşmekte, sosyal yaşamdan kopmakta, tatil yapamamakta, korkuları nedeniyle istemli olarak çocuk sahibi olmamaktadırlar. Tüm bu sebepler sonucunda inflamatuvar barsak hastalarının, özellikle ailelerinden veyakın çevresinden yoğun sosyal desteğe gereksinimleri olmaktadır.'
TEDAVİSİNDE CERRAHİ, RADYOLOJİ VE PSİKİYATRİ
Prof. Dr. Ahmet Tezel, inflamatuvar barsak hastalıklarının tanısının öncelikle klinik kuşkuya dayandığını belirtti:'İnflamatuvar hastalık şüphesinin olduğu durumlardadikkatli ve ayrıntılı bir sorgulama ve muayene yapıldıktan sonra, ileokolonoskopik inceleme ve bu inceleme esnasında alınan çoklu biyopsilerin değerlendirilmesi ile tanı koyulur. Radyolojik ve laboratuvar incelemeleri tamamlayıcı niteliktedir. İnflamatuvar barsak hastalıklarının tedavisi mutlaka bu konuda deneyimli merkezlerde, ideal olarakcerrahi, radyoloji, psikiyatri ve diyetisyen gibi birçok uzmanın katkılarıyla yapılmalıdır. Tedavi seçenekleri, başarı şansı ve olası komplikasyonlar hasta ile paylaşılmalıdır. İnflamatuvar barsak hastalıkları tedavisi aktif hastalığı bastırmak (remisyon indüksiyonu) ve bu düzelmeyi sürdürmek olarak iki bölümde planlanır. Son hedef barsak duvarında tamamen düzelme sağlanması ve bunun devam ettirilmesidir.'
SİGARADAN KESİNLİKLE UZAK DURMALI
Prof. Dr. Ahmet Tezel, hastalığa etki eden faktörleri engelleyerek hastalığa karşı tedbir alabileceğimizden bahsetti: 'Genetik yapımızı değiştiremeyeceğimize göre hastalığa etki eden olumsuz çevresel faktörleri engelleyebiliriz. Yeterli güneş ışığından yararlanma yollarını aramak, fiber, meyve ve sebze açısından zengin diyet, fiziksel egzersizi yaşamımıza yerleştirmek, özellikle çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanmamak, normal doğumu tercih etmek, anne sütünü teşvik etmek bunlar arasında sayılabilir. Ancak en önemli risk faktörü sigara kullanımıdır. Sigara kesinlikle bırakılmalıdır.' (HABER MERKEZİ)




